11 Eylül 2014 Perşembe

Soru Nasıl Sorulur?

Çeviri: Selda Polat
Redakte: Banu Mutafçılar, Ayşe Taylan

Orjinal metin için tıklayınız.

        Geçtiğimiz Çarşamba, Broklyn’de Aziz Francis Üniversitesi’nde 3 Adamın canlı, oldukça bilgi yüklü konuşmalarının yer aldığı bir münazaraya katıldım. Konuşmaları bittikten sonra, oturum başkanı sorular için söz hakkı verdi, beklenen oldu. Genel olarak kimsenin sorusu yoktu. Bunun yerine, ne anlama geldiği belli olmayan kelimelerle dolu sorular sordular. Kimisi terslendi. Bir kaçı kendi çıkmazında kayboldu. Hepimizin vardığı sonuç aşağı yukarı şu formdaydı, “ Cahil bir şaklaban olduğun konusunda hemfikir değil misin? “

    Soru soranlardan bazıları fırsatlarını kasten kötüye kullanıyorlardı, bu, hoş bir durum değildi ve toplumsal tartışma için nezaket gereklidir. Ama birçok kişi nasıl soru soracağını bilmiyordu. Hemen cevabını almak istedikleri konudan konuşmak isteme ve soru sorma ihtiyacı ikileminde kaldılar.

   Soru sormak neden bu kadar zordur?

   Biz bunları tabi ki biliyoruz. Bu günlerde halkın cevaplamasına olanak sağlayan forumlar nasıl soru soracağını bilmeyen insanlarla dolup taşıyor. Üniversite kampüsleri hatalı, son derece uzun ve sıkıcı sorular ve tutarsızlığın en kötü örneklerinden bazılarını sunuyor. Temelde, öğrenciler ve fakülte çalışanları sanatta uzman oldukları için ya da yetersizliklerini örtmeyi iyi bildikleri için bunu isterler. Fakat onlar ucu bir yere varmayan, bencil ifadelere mahkûm olmuşlardır.

   Aziz Francis Üniversitesi’ndeki tartışma, Ibn Warraq’ın son kitabı “Neden Batı En İyidir?”de belirtildiği gibi, liberal batı toplumundaki değerlerin İslami rakipleriyle kıyaslanması konusu üzerineydi. İlk olarak Warraq söz aldı ve Paul Berman( Entelektüellerin Uçuşu)  ilk yanıtlayan oldu, daha sonra Sohrab Ahmari ( Arap Bahar Rüyaları),Moderatör Fred Siegel’dı ( Kentin Prensi). Oradaydım, çünkü Aziz Francis Üniversitesi’yle beraber Ulusal Öğrenci Birliği, Telos yayınevi, Karşılaşım Kitapları sponsorlarıydı.

    Konunun bizzat kendisi Bazı Müslümanların din değiştiren Ibn Warraq’ı küçümsediklerini göstermelerinin yanı sıra, öfkelerini dile getiren çok kültürlü kişileri gündeme getireceği kesindi. Gerçekten gündeme geldiler ve Warraq’ın modern İslam’ı entelektüel açıdan darlığını eleştirmesinin ve Batı’yı, karşıt görüşlere olan açık tutumundan dolayı övmesinin doğru olduğunun farkında olmadan onayladılar. Konuya bakılmadan, seyirci sual bölümünde genelde olan oldu. Eğer bu Modern Bavul şirketinin yıllık toplantısı olsaydı, orada, birisi sırt çantalarının olduğu bölümde portmantonun üstünlüğü hakkında ahkâm keserdi diğeri de Bağdat’taki bagaj taşıyıcıların cehaletini savunmakta kaybolurdu.

    Açıkçası yardıma ihtiyacımız var. Bu eleştirel düşünmede eksik bir konu değildir, bu kayıp bir sanatı tekrar canlandırma meselesidir. TV ve radyo programcıları bunu ya daha önceden soruları filtreleyerek ya da sözde soru soranlara sorularını yazılı bir şekilde göndermelerini isteyerek değiniyorlar. Filtreleme yaparken önemli bir şeyi kaçırıyoruz. Kendi değinmek istedikleri konuya göre moderatörler soruları seçiyorlar. Eğer herkes tutarlı ve alakalı sorularını sorabilselerdi daha iyi hizmet alırdık.
   Bunu yapmanın yolu;
   Soru sormanın en önemli nedeni zaten başlamış olan tartışmanın kalitesine katkıda bulunmaktır. Soru sorduğunuz kişinin beklemediği bir şeyse ve başka bir şeye dikkat çekebileceğiniz bir soru olacaksa, sorunuzu sorun. “ Bay Rasputin ceketinizi çok beğendim. Modayı yenilikçi bir durum olarak görüyor musunuz?”
     Kendinizi, durumu lehinize çevirecek bir fırsat olarak değerlendirmekten çok, durumu iyileştirmeye çalışan biri olarak düşünün. “ Bay Darwin, Galapagos Adaları’ndaki tuhaf vahşi hayatla ilgili betimlemeleriniz çok etkileyici. Sizce büyük kıtalarda evrim farklı mı işliyor?”

   Konuşma yapmak için bir davet almadınız. Kalkmadan önce fikirlerinizi tek bir noktada harmanlayın ve kendinize bunun savunduğunuz bir konu mu yoksa cevabını öğrenmek istediğiniz bir konu mu diye sorun. İstisnalar olabilir; fakat değinmek istediğiniz konu tez kategorisindeyse sorunuzu kendinize saklayın. “Mr. Nixon başkanlığı hak etmiyorsunuz” bu bir soru değildir. “ Bay Nixon, Watergate’de işler yolunda gitmeseydi, bir başkan olarak neler yapardınız?”

    Sorular için ayrılan zamanlar önemli detaylar için doğru an değildir. Konuşmacı ile mülakat yapmıyorsunuz. “ Bay Hillary, Everest’e tırmanırken ayağınızda hangi marka ayakkabı vardı?” sorusu gerçek bir sorudur; fakat kimse bunu tartışmaya dökemez. Bazı istisnalar da yok değil, “Bay Hillary, Everest Tepesi’ne tırmanırken üzerinizde ki en önemli takım parçası neydi ?”
   Benzer şekilde kendi gerçeklerinizi daraltmayın ya da düzmece sorular sorup uzatmayın. “ Bay Malthus, ekonomik gelişim sürdükçe doğum oranının düştüğünün, ekin tarlalarında düzgün gübre kullanımının, genetiğiyle oynanmış melez türlerinin, piyasa tabanlı teşvik gibi “x” nedenlerle arttığının farkında mısınız?”
    İngilizce’deki alışıldık soru ifadelerini tartın;  kim, ne, nerede, neden, ne zaman. Eğer bunlardan biriyle cümleye başlıyorsanız, güzel bir soru sormak üzeresinizdir. “ O yaraya kim sebeb oldu Bayan Potter?” “ Kara delik nedir Bay Hawking?” “Bay Bunyan kutsal Kudüs nerede?” “ Sayın Lincoln, birlik ne zaman yurda dönecek?”
   Göreceksiniz, eğer basit sorulara dayanarak düşünüyorsanız, giriş bölümünü direkt geçebilirsiniz. Doğru soru kendi bağlamını doğurur. Eğer soruyu oluşturduysanız soruya zemin hazırlamayı düşünüp tekrar deneyin.
  Lafı çok dolandırmayın. Mesela “ Bayan Steinem acaba cevabını merak ettiğim bir soru sorabilir miyim?” yerine soruyu, “Bayan Steinem, en çok kime hayranlık duyuyorsunuz?” diye direkt sorun.
   Soru sorduğunuz kişinin yüzüne bakın. Sorunuzu kâğıttan okuyarak sormayın. Cevabı dinledikten sonra oturun, gereğinden fazla soru sormayın. Konuşmacı ilkinde sorunuzu cevaplamaktan kaçınırsa, bunu tekrarlayacaktır. Seyirci sorunuzu alkışlarsa dikkati üzerinize toplar.
     En iyi sorular, konuşmacının o aşamaya kadar söylediklerine dikkat çekecek ve aynı zamanda tartışmanın derinleşmesine de yardımcı olabilecek bir denge gözetilerek sorulur. Yani, ana konudan uzaklaştıracak yeni bir konu denenmemelidir. “Bir uzay aracı için yaptığınız analiz için sizi takdir ediyorum Bay Feynman, ama atom bombası üzerine olan çalışmalarınız sizi ahlaki olarak rahatsız etti mi?’’ sorusu tartışmayı yeni bir alana çeker. Diğer taraftan “Bay Feynman, sizin uzay aracı üzerine yaptığınız analiz insan yargısının zayıflığını gösteriyor, bu zayıflığın diğer gelişmiş teknoloji alanlarına etkisi nasıl olur?’’ sorusu ana konudan uzaklaşmadan tartışmayı güzelleştirir.
   Çok az insan nükteli, hafızada yer eden sorular sormakta yeteneklidir. Siz muhtemelen onlardan değilsiniz. Ama önemli olan bu değildir; kısa ve net bir soru kendi çapında önemli bir yer tutar.
    Eğer sizden evvel biri aynı soruyu sorarsa yahut konuşmacı zaten o noktaya değindiyse sorunuzu sormayın, çünkü dinleyicinin aynı şeyi iki defa duymasına gerek yoktur.
  Özgeçmişinizi kendinize saklayın. Çünkü kimsenin ilgisini çekmez ama siz 20 yıla mahkûm edilen Monte Kristo Kontu skoruna erişecek olan kişi iseniz buyurun anlatın. Seyirci de keyif alacaktır, ama aksiyse konuya odaklanın.
    Ama baskıcı olanı ezerek insanlığın sorununu çözebileceğinizi hayal etmeyin. Eğer böyle yaparsanız, insanları kendinize güldürürsünüz, sebeb olduğunuz şeyle herkesin gözünden hemen düşersiniz. “Bay Carnegie, inşa ettiğiniz ücretsiz halk kütüphaneleri işçileri kendi sömürgelerine neden olmuyor mu?”

   Bir kurumun temsilcisi gibi konuşmaya yeltenecek gibiyseniz, yapmayın. “ Bir Pittsburghlu olarak,  Bessemer çelik işlemesiyle ilgili tanımlamanızı tarihsel olarak yetersiz ve itici buluyorum” bu sizi bir yere götürmez.  Ama “ 1860’ta Bessemer çeliğine yakın alternatifler var mıydı ?” gibi bir soru uygundur. Bir kadın olarak, bir Afrikalı, bir Amerikan olarak, Hıristiyan olarak… gibi başlangıçlar seyircide anlık antipati oluşturur. Kimsenin sizi onaylamasına gerek yoktur gibi bir bilgi esas alınmıştır. Aynı kurumdan başka kişilerin çok farklı görüşleri olabilir. Pittsburgh adına konuşmam için beni ya da tüm kadınlar adına konuşman için seni kim görevlendirdi?

    Son olarak, ilginç olmak gibi bir göreviniz var. Kısa olması son derece saçma olan bir soruyu telafi edemez. Etkili bir özet geçme ve yavanlık arasındaki farkı bilmek ayırt edebilme kabiliyeti gerektirir. İç savaşa neden olan şey nedir?” sorusu insan haklarıyla ilgili bir münazaranın en uygun yerinde sorulursa mükemmel bir soru olur. Fakat aynı soru iç savaş polemiğinde sorulursa o zaman can sıkabilir. Hangisinin doğru olduğundan emin değilseniz, susmak en iyi yol olabilir.