Redakte: Banu Mutafçılar, Ayşe Taylan
Orjinal metin için tıklayınız.
Geçtiğimiz Çarşamba, Broklyn’de Aziz Francis Üniversitesi’nde 3 Adamın canlı, oldukça bilgi yüklü konuşmalarının yer aldığı bir münazaraya katıldım. Konuşmaları bittikten sonra, oturum başkanı sorular için söz hakkı verdi, beklenen oldu. Genel olarak kimsenin sorusu yoktu. Bunun yerine, ne anlama geldiği belli olmayan kelimelerle dolu sorular sordular. Kimisi terslendi. Bir kaçı kendi çıkmazında kayboldu. Hepimizin vardığı sonuç aşağı yukarı şu formdaydı, “ Cahil bir şaklaban olduğun konusunda hemfikir değil misin? “
Soru soranlardan bazıları fırsatlarını
kasten kötüye kullanıyorlardı, bu, hoş bir durum değildi ve toplumsal tartışma
için nezaket gereklidir. Ama birçok kişi nasıl soru soracağını bilmiyordu.
Hemen cevabını almak istedikleri konudan konuşmak isteme ve soru sorma ihtiyacı
ikileminde kaldılar.
Soru sormak neden bu kadar
zordur?
Biz bunları tabi ki biliyoruz. Bu günlerde halkın
cevaplamasına olanak sağlayan forumlar nasıl soru soracağını bilmeyen
insanlarla dolup taşıyor. Üniversite kampüsleri hatalı, son derece uzun ve
sıkıcı sorular ve tutarsızlığın en kötü örneklerinden bazılarını sunuyor.
Temelde, öğrenciler ve fakülte çalışanları sanatta uzman oldukları için ya da
yetersizliklerini örtmeyi iyi bildikleri için bunu isterler. Fakat onlar ucu
bir yere varmayan, bencil ifadelere mahkûm olmuşlardır.
Aziz Francis Üniversitesi’ndeki
tartışma, Ibn Warraq’ın son kitabı “Neden Batı En İyidir?”de belirtildiği gibi,
liberal batı toplumundaki değerlerin İslami rakipleriyle kıyaslanması konusu
üzerineydi. İlk olarak Warraq söz aldı ve Paul Berman( Entelektüellerin Uçuşu) ilk yanıtlayan oldu, daha sonra Sohrab Ahmari
( Arap Bahar Rüyaları),Moderatör Fred Siegel’dı ( Kentin Prensi). Oradaydım,
çünkü Aziz Francis Üniversitesi’yle beraber Ulusal Öğrenci Birliği, Telos
yayınevi, Karşılaşım Kitapları sponsorlarıydı.
Konunun bizzat kendisi Bazı Müslümanların
din değiştiren Ibn Warraq’ı küçümsediklerini göstermelerinin yanı sıra, öfkelerini
dile getiren çok kültürlü kişileri gündeme getireceği kesindi. Gerçekten
gündeme geldiler ve Warraq’ın modern İslam’ı entelektüel açıdan darlığını
eleştirmesinin ve Batı’yı, karşıt görüşlere olan açık tutumundan dolayı
övmesinin doğru olduğunun farkında olmadan onayladılar. Konuya bakılmadan,
seyirci sual bölümünde genelde olan oldu. Eğer bu Modern Bavul şirketinin
yıllık toplantısı olsaydı, orada, birisi sırt çantalarının olduğu bölümde
portmantonun üstünlüğü hakkında ahkâm keserdi diğeri de Bağdat’taki bagaj
taşıyıcıların cehaletini savunmakta kaybolurdu.
Açıkçası yardıma ihtiyacımız var. Bu eleştirel
düşünmede eksik bir konu değildir, bu kayıp bir sanatı tekrar canlandırma
meselesidir. TV ve radyo programcıları bunu ya daha önceden soruları
filtreleyerek ya da sözde soru soranlara sorularını yazılı bir şekilde
göndermelerini isteyerek değiniyorlar. Filtreleme yaparken önemli bir şeyi
kaçırıyoruz. Kendi değinmek istedikleri konuya göre moderatörler soruları
seçiyorlar. Eğer herkes tutarlı ve alakalı sorularını sorabilselerdi daha iyi
hizmet alırdık.
Bunu yapmanın yolu;
Soru sormanın en önemli nedeni zaten
başlamış olan tartışmanın kalitesine katkıda bulunmaktır. Soru sorduğunuz
kişinin beklemediği bir şeyse ve başka bir şeye dikkat çekebileceğiniz bir soru
olacaksa, sorunuzu sorun. “ Bay Rasputin ceketinizi çok beğendim. Modayı
yenilikçi bir durum olarak görüyor musunuz?”
Kendinizi, durumu lehinize
çevirecek bir fırsat olarak değerlendirmekten çok, durumu iyileştirmeye çalışan
biri olarak düşünün. “ Bay Darwin, Galapagos Adaları’ndaki tuhaf vahşi hayatla
ilgili betimlemeleriniz çok etkileyici. Sizce büyük kıtalarda evrim farklı mı
işliyor?”
Konuşma yapmak için bir davet almadınız. Kalkmadan
önce fikirlerinizi tek bir noktada harmanlayın ve kendinize bunun savunduğunuz
bir konu mu yoksa cevabını öğrenmek istediğiniz bir konu mu diye sorun.
İstisnalar olabilir; fakat değinmek istediğiniz konu tez kategorisindeyse
sorunuzu kendinize saklayın. “Mr. Nixon başkanlığı hak etmiyorsunuz” bu bir
soru değildir. “ Bay Nixon, Watergate’de işler yolunda gitmeseydi, bir başkan
olarak neler yapardınız?”
Sorular için ayrılan zamanlar önemli detaylar
için doğru an değildir. Konuşmacı ile mülakat yapmıyorsunuz. “ Bay Hillary,
Everest’e tırmanırken ayağınızda hangi marka ayakkabı vardı?” sorusu gerçek bir
sorudur; fakat kimse bunu tartışmaya dökemez. Bazı istisnalar da yok değil,
“Bay Hillary, Everest Tepesi’ne tırmanırken üzerinizde ki en önemli takım
parçası neydi ?”
Benzer şekilde kendi
gerçeklerinizi daraltmayın ya da düzmece sorular sorup uzatmayın. “ Bay
Malthus, ekonomik gelişim sürdükçe doğum oranının düştüğünün, ekin tarlalarında
düzgün gübre kullanımının, genetiğiyle oynanmış melez türlerinin, piyasa
tabanlı teşvik gibi “x” nedenlerle arttığının farkında mısınız?”
İngilizce’deki
alışıldık soru ifadelerini tartın; kim,
ne, nerede, neden, ne zaman. Eğer bunlardan biriyle cümleye başlıyorsanız,
güzel bir soru sormak üzeresinizdir. “ O yaraya kim sebeb oldu Bayan Potter?” “
Kara delik nedir Bay Hawking?” “Bay Bunyan kutsal Kudüs nerede?” “ Sayın
Lincoln, birlik ne zaman yurda dönecek?”
Göreceksiniz, eğer basit sorulara dayanarak
düşünüyorsanız, giriş bölümünü direkt geçebilirsiniz. Doğru soru kendi
bağlamını doğurur. Eğer soruyu oluşturduysanız soruya zemin hazırlamayı düşünüp
tekrar deneyin.
Lafı çok dolandırmayın. Mesela “ Bayan
Steinem acaba cevabını merak ettiğim bir soru sorabilir miyim?” yerine soruyu,
“Bayan Steinem, en çok kime hayranlık duyuyorsunuz?” diye direkt sorun.
Soru sorduğunuz kişinin yüzüne bakın.
Sorunuzu kâğıttan okuyarak sormayın. Cevabı dinledikten sonra oturun,
gereğinden fazla soru sormayın. Konuşmacı ilkinde sorunuzu cevaplamaktan
kaçınırsa, bunu tekrarlayacaktır. Seyirci sorunuzu alkışlarsa dikkati üzerinize
toplar.
En iyi sorular, konuşmacının o aşamaya
kadar söylediklerine dikkat çekecek ve aynı zamanda tartışmanın derinleşmesine
de yardımcı olabilecek bir denge gözetilerek sorulur. Yani, ana konudan
uzaklaştıracak yeni bir konu denenmemelidir. “Bir uzay aracı için yaptığınız
analiz için sizi takdir ediyorum Bay Feynman, ama atom bombası üzerine olan
çalışmalarınız sizi ahlaki olarak rahatsız etti mi?’’ sorusu tartışmayı yeni
bir alana çeker. Diğer taraftan “Bay Feynman, sizin uzay aracı üzerine
yaptığınız analiz insan yargısının zayıflığını gösteriyor, bu zayıflığın diğer
gelişmiş teknoloji alanlarına etkisi nasıl olur?’’ sorusu ana konudan
uzaklaşmadan tartışmayı güzelleştirir.
Çok az insan
nükteli, hafızada yer eden sorular sormakta yeteneklidir. Siz muhtemelen
onlardan değilsiniz. Ama önemli olan bu değildir; kısa ve net bir soru kendi
çapında önemli bir yer tutar.
Eğer sizden evvel
biri aynı soruyu sorarsa yahut konuşmacı zaten o noktaya değindiyse sorunuzu
sormayın, çünkü dinleyicinin aynı şeyi iki defa duymasına gerek yoktur.
Özgeçmişinizi kendinize
saklayın. Çünkü kimsenin ilgisini çekmez ama siz 20 yıla mahkûm edilen Monte
Kristo Kontu skoruna erişecek olan kişi iseniz buyurun anlatın. Seyirci de
keyif alacaktır, ama aksiyse konuya odaklanın.
Ama baskıcı olanı ezerek
insanlığın sorununu çözebileceğinizi hayal etmeyin. Eğer böyle yaparsanız,
insanları kendinize güldürürsünüz, sebeb olduğunuz şeyle herkesin gözünden
hemen düşersiniz. “Bay Carnegie, inşa ettiğiniz ücretsiz halk kütüphaneleri işçileri
kendi sömürgelerine neden olmuyor mu?”
Bir kurumun temsilcisi gibi
konuşmaya yeltenecek gibiyseniz, yapmayın. “ Bir Pittsburghlu olarak, Bessemer çelik işlemesiyle ilgili
tanımlamanızı tarihsel olarak yetersiz ve itici buluyorum” bu sizi bir yere
götürmez. Ama “ 1860’ta Bessemer
çeliğine yakın alternatifler var mıydı ?” gibi bir soru uygundur. Bir kadın
olarak, bir Afrikalı, bir Amerikan olarak, Hıristiyan olarak… gibi başlangıçlar
seyircide anlık antipati oluşturur. Kimsenin sizi onaylamasına gerek yoktur
gibi bir bilgi esas alınmıştır. Aynı kurumdan başka kişilerin çok farklı
görüşleri olabilir. Pittsburgh adına konuşmam için beni ya da tüm kadınlar
adına konuşman için seni kim görevlendirdi?
Son olarak, ilginç
olmak gibi bir göreviniz var. Kısa olması son derece saçma olan bir soruyu
telafi edemez. Etkili bir özet geçme ve yavanlık arasındaki farkı bilmek ayırt edebilme
kabiliyeti gerektirir. İç savaşa neden olan şey nedir?” sorusu insan haklarıyla
ilgili bir münazaranın en uygun yerinde sorulursa mükemmel bir soru olur. Fakat
aynı soru iç savaş polemiğinde sorulursa o zaman can sıkabilir. Hangisinin
doğru olduğundan emin değilseniz, susmak en iyi yol olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder