25 Temmuz 2015 Cumartesi

EGZERSİZ YAPTIĞIMIZ ZAMAN BEYNİMİZE NELER OLUR VE NASIL BİZİ DAHA MUTLU EDER?

Çeviri: Buse Konya 

Orijinal metin için tıklayınız

     Egzersiz, Parkinson , Alzheimer hastalığı, hafıza kaybı, depresyonun yani     neredeyse hayattaki her şeyin tedavisi hakkında ipuçları verir. Aynı zamanda, uyku konusuyla benzer olarak, egzersizin vücutlarımız ve beyinlerimize nasıl etki ettiği hakkında çok az özel ve bilimsel bir bilgiye sahip olduğumu keşfettim.

 ‘’Evet evet, sizi iyi hissettiren şeyin endorfin olduğunu ve neden egzersiz yapmamız gerektiğini biliyorum değil mi? ‘’kendimi söylerken bulduğum şeydir. Burada ve oradaki bazı şeyleri kavrayabilirim fakat , egzersizin ve bizi nasıl etkilediği arasındaki bağlantıyı karıştırmak asla yaptığım bir şey değildir. Joel’in ‘’Bizi ne mutlu eder?’’ adlı gönderisinden esinlenerek, düzenli bir şekilde egzersiz yapmak ve iyi hissetmek arasındaki bağlantıyı ortaya çıkarmaya başladım.

EGZERSİZ YAPTIĞIMIZ ZAMAN BEYNİMİZDE MUTLULUĞU NE TETİKLER?

Çoğumuz, egzersiz yaptığımız zaman vücudumuzda neler olduğunun farkındayızdır. Kas oranımız ve dayanıklılık gücümüz daha da artar. Düzenli bir şekilde egzersiz yaparsak, merdiven çıkmak gibi günlük aktivitelerin nasıl kolaylaştığını hissederiz . Yine de beynimize ve ruh halimize geldiğimizde, bağlantı çok net değildir. Gerçekten ne anlama geldiğini bilmeden ‘’endorfinler serbest bırakılmalı’’ şeklinde çıkardığımız akıllı sesten daha fazlasıdır. İşte gerçekte ne olduğu:

Egzersiz yapmaya başlarsak ,  beynimiz bunu ‘ stres anı ‘ olarak algılar. Kalp atışlarınız arttığında, beyin bir düşmanla kavga ettiğinizi ya da ondan kaçtığınızı düşünür. Kendinizi ve beyninizi stresten korumak için BDNF adı verilen bir proteini açığa çıkarmanız gerekir. Bu BDNF sizin hafıza nöronlarınızı koruyucu ve onarıcı bir elemente sahiptir ve bir sıfırlama anahtarı olarak rol oynar. Böylece biz çok rahat hissederiz ve egzersiz yaptıktan sonra her şey bize açık gelir ve sonuçta mutlu oluruz.

Aynı zamanda endorfinler de bir diğer kimyasal gibi stresle mücadele eder ve beynimiz tarafından açığa çıkar. Endorfinlerinizin asıl amacını araştırmacı McGovern şu şekilde yazmıştır:

‘Bu endorfinler egzersiz rahatsızlığını en aza indirmeye, ağrı hissini engellemeye ve zindelik hissi ile ilişkili olmaya bile meyillidir. Bunların hepsi beynimizin içinde oluyor ve doğrusu bazen sadece oturduğumuz zamandan veya gerçekten zihinsel olarak  konsantre olduğumuzdan daha aktiftir:
Bu yüzden, egzersizin bizi neden mutlu hissettirdiğinin nedenleri BDFN ve endorfinlerdir. Biraz korkutucu kısmı ise, morfin , nikotin ve eroine benzeyen ve bağımlılık yapan bir özelliği vardır. Tek fark, tabiki bizim için gerçekten iyi olmasıdır.

EGZERSİZ SAYESİNDE MUTLULUĞU EN YÜKSEĞE ÇIKARMANIN ANAHTARI:
FAZLA YAPMA ,  GEREKLİ OLDUĞU KADARINA ODAKLAN

İlginç olan her şey şimdi burada, neden egzersiz yapmanın bizi mutlu ettiğini ve beyin hücrelerimizin içinde neler olduğunun temel noktalarını biliyoruz. Şimdi ortaya çıkarılması gereken en önemli kısım ise; tabiki en uygun ve daha uzun süren bir yolla bunu nasıl tetiklediğimizdir.

Penn Eyalet Üniversitenin son zamanlarda yaptığı bir araştırma konuyu biraz aydınlattı. Sonuçlar şaşırtıcı. İnsanların verilen iş gününde daha üretici ve daha mutlu olduklarını buldular (çok olması önemli değil), eğer düzenli çalışırsanız özel bir günde çok fazla çalışmak zorunda kalmazsınız.

‘Bir önceki ay boyunca egzersiz yapan insanlar, hafıza testini sabah çalışan insanlar kadar iyi performans gösteremeseler de evde oturan insanlardan daha iyi yapmışlardır.’

New York Times’ın en çok okunan yazarlarından Gretchen Reynolds konu hakkında ‘ İlk Yirmi Dakika’ adında bir kitap yazdı. Sağlık yararına ve mutluluğun en yüksek seviyesine ulaşmak için profesyonel bir sporcu olmak gerekmiyor . Aksine, günlük hayatta üretkenlik ve mutluluğun olduğu yere ulaşmak için daha az miktarlarda olması gerekiyor.

‘Eğer bir kişi sürekli evde oturuyorsa, dolaşmanın ilk yirmi dakikası sağlık yararına olumlu gelişmeler gösterir. Uzun ömür ve hastalık riskinin azalması imkanlarını sunar. Bütün bu şeyler, aktif olmanın ilk yirmi dakikasında gerçekleşir.

Bu yüzden gerçekten rahatlayabilirsiniz ve bir sonraki ızdıraplı çalışmayı yapmak zorunda değilsiniz. Yapmanız gereken şey, her gün mutluluğu arttırmak için yirmi dakikaya odaklanmak:

‘Egzersiz yapılan günlerde, insanların ruh hali egzersizden sonra önemli derecede iyileşmiş oluyor . Egzersiz yapılmayan günlerde sakinlik duygusunun bozulması haricinde , ruh hali aynı kalıyor. ( Bristol Üniversitesi )

DÜZENLİ BİR EGZERSİZ ALIŞKANLIĞINI KAZANMANIN YOLU: ENDORFİNLERLE DANS EDİN

Şimdi iyi olarak söyleyeceğiniz tek şey, düzenli olarak egzersiz yapmaya başlamak ya da günlük olarak yapınca bile daha kolay olması. Günün sonunda, günlük egzersiz yapma alışkanlığı kazanmaya yardım edecek kadar çok odaklanma vardır. En başta unulmaması gereken en önemli kısım , New York Times’ın en çok satan kitabı olan ‘Alışkanlığın Gücü: İş’te ve Hayatta Yaptığımız Şeyleri Neden Yaparız?’ ın yazarı Charles Duhing’e göre, egzersiz yapmak temel bir alışkanlıktır. Bunun anlamı egzersiz yapmak  yalnızca mutlu olmayı değil aynı zamanda hayatın her alanında hayatınızı kolaylaştırır.

Joel en son gönderisinde, günlük hayatında düzenli olarak egzersiz yapmanın gücü hakkında yazdı. Joel  yukarıda sözü geçen kuralları tesadüfen takip ediyor ve başka bir şey yapmadan önce günlük olarak egzersiz yapıyor.
Joel’in yazısından;

‘Saat 9:30 civarında, Buffer ‘da sahip olduğum en önemli görev üzerinde bir saat kodlama yapmış, spor salonuna gitmiş ve 30 dakika e-postalarımı incelemiş oluyorum. Harika zaman geçiyorum. Saat henüz 9:30 olduğunda bunları çoktan tamamlamış oluyorum ve harika hissediyorum.’

Joel’in egzersiz yapma alışkanlığından çok bahsettim ve başarıya ulaşmak ve egzersiz yapmaktan keyif almak için burada yapılması gereken en önemli şeylerden bazıları var.

·       Spor kıyafetlerinin altına alarmını koy ya da yatmaya gittiğin zaman telefon et:  
Bu teknik size çok basitmiş gibi gelebilir fakat en zor olanlardan bir tanesidir. Uyumadan önce spor için her şeyi yerli yerine koyarsanız ve spor kıyafetlerinizin altına alarmınızı koyarsanız , spor kıyafetlerinizi giymek için kendinizi daha kolay ikna edersiniz.

·        Yaptığınız egzersizleri takip edin ve her egzersizden sonra aynı zamanda kaydedin.

Düzenli olarak egzersiz yapmayı denediğinizde bir alışkanlık edinmeye başlarsınız. Ödüllendirme denilen bu şeyi başarmanın bir yolu vardır bu size egzersiz yaparken hissettiğiniz iyi duyguları hatırlatacaktır. Bizim en üst web uygulamalarımızda, kullanışlı olan fitness uygulamalarında tam bir bölümümüz var. Yaptığınız egzersizleri kaydetmek için Fitocracy ve RunKeeper’ı deneyin. Çok net bir kaydetme sürecine sahip olmayı uygun bir şekilde deneyin. Tamamen yürüyüşe çıktığınızda ya da duşa girmeden önce yaptığınız egzersizleri kaydedin.

·        Kısa sürelerle başlamayı düşünün ve  daha sonra, süreyi daha da kısaltmaya başlayabilirsiniz.

Burada küçük bir sır var. İlk olarak egzersiz yapmaya başladığımda her gün beş dakika haftada üç kez yaptım. Günde beş dakika haftada üç kez egzersiz yapmayı hayal edebiliyor musunuz? Düşünmemek için hiçbir sebep yok. Haklısınız çünkü bu, çok kolay bir görev. Kim olsa bununla başarılı olabilir. Bu yöntemle gerçekten bir alışkanlığa sahip olabilirsiniz. Bir başlangıç yapmak istiyorsanız, günde beş ya da on dakikadan fazla denemeyin.
Joel’in egzersiz yapma alışkanlığı ile ilgili gönderisinde nasıl bir alışkanlık yaratmanız gerektiği hakkında çok güzel fikirler var. Kontrol etmek için emin olun ve buradan daha çok yardım alabilirsiniz. Çok az zamanda kendinizi adayacağınızdan eminim. Sizi daha öncesinden daha rahatlatan, daha üretken hale getiren ve daha mutlu eden muhteşem bir egzersiz programına başlayabilirsiniz.

EN KISA SÜREDE GERÇEKLEŞEN BİR GERÇEK: YENİ BAŞLADIĞINIZ BİR EGZERSİZLE EN YÜKSEK DERECEDE MUTLULUĞA ULAŞIN

En kısa sürede gerçekleşen bir gerçek olarak egzersiz yapmak, bir duygu durumu arttırıcı olarak beyninizdeki BDNF proteinini arttırır. Bu etkiler bir araştırmada da bulunduğu gibi uyuşturucu bağımlılığında görülen etkilerle aynıdır. Bu yüzden, egzersiz yapmaya başladığınızda, zindelik hissi en yüksek dereceye ulaşır.

‘’ Endorfinlerin serbest bırakılması bir bağımlılık etkisine sahiptir ve daha çok egzersiz yapmak için zindelik hissinin aynı seviyeye ulaşması gerekir.’’              ( McGovern)

 Bu, uzun süredir ya da daha önceden hiç egzersiz yapmadıysanız, şimdi egzersize başladığınızda mutluluğunuz en yüksek seviyeye ulaşması anlamına gelir. 

Egzersiz ve bunun sizin mutluluk seviyenizi nasıl etkilediği, benim için oldukça heyecan verici bir konu. Bunun etrafında oynanan herhangi bir sonuç gördünüz mü? Egzersiz ve mutluluğun birlikte nasıl çalıştığı hakkındaki düşüncelerinizi duymayı çok isterim.

17 Temmuz 2015 Cuma

BİR ALMAN GİBİ EBEVEYNLİK YAPMAK

Çeviriyi  Yapan: Merve ARABACI





Bir Amerikalı anne Almanya'da şaşırtıcı alışkanlıklarla karşılaşıyor.



























Berlin ‘de ki bir oyun parkına ilk gittiğimde çok fazla   heyecanlanmıştım. Tüm Alman ebeveynler yerdeki kum kaplı zeminden  6 metrelik yükseklikte olan tahtadan yapılmış ejderhanın üzerinde oynayan çocuklarına dikkat etmek yerine  sanki kahve içmek  için toplanıp , bir araya gelmişlerdi. Neredeydi   bu yumuşak köpük minderler , sorumluluk gerektiren durumlar  veya  kişisel yaralanma avukatları ?

Kötü Almancama rağmen “ Dikkat Edin ,Hayır “ diye bağırdım ama ne orada bulunan çocuklar ne de ebeveynleri beni  dikkate aldı. Alışılagelmiş klişelerin zıddına , çoğu Alman aile otoriter ebeveynliğe karşı. Bunun yerine fazlasıyla çocukların özgür  olmalarını ve sorumluluk almaları destekleyen bir anlayış benimsemişlerdi. Aslında ,bu oyun parkında ki ebeveynler çocuklarını önemseyip  onlara güveniyordu. Berlin ‘in serbest ebeveynlik anlayışına ihtiyacı yok çünkü serbest ebeveynlik onlara göre bir normal bir durum.

Burada Alman ailelerin yaptığı bazı şaşırtıcı şeyler var :

Okumaya zorlamama  :  Berlin'deki  anaokulları teorik öğretime önem vermezler , hatta diğer ebeveynler beni çocuklarıma okumayı öğretmekten vazgeçirdiler. Bunun çocuğun okula başladığında, diğer özel çocuklarla (akranlarıyla ) öğreneceği bir şey olması gerektiğini söylediler.

Onlar için anaokulu oyun oynama ve sosyal öğrenme yeriydi. Birinci sınıfta öğretmenler çocukları fazla zorlamıyorlardı. Bizim okullarımızda ise öğrencilere yarım gün eğitim  ve yalnızca iki teneffüs hakkı tanınmaktaydı ama bunun yetersiz eğitimde rahatlatıcı bir unsur olduğu düşünülmemelidir.

2012 yılında ekonomik  kalkınma ve işbirliği örgütü tarafından yapılan bir araştırmaya göre  15 yaşındaki  Alman öğrencilerin baskıcı eğitime maruz kalan Amerikalı yaşıtlarıyla karşılaştırıldıklarında onları geride bırakarak okuma ,matematik  ve fen derslerinde yeterlikleri açısından uluslararası ortalamanın üzerinde bir başarı elde ettikleri görülmektedir.

Çocukları ateşle oynamaya teşvik edin :  2. Sınıfa giden içi kıpır kıpır olan çocuğum eve bir not getirmişti. Ateş üzerine bir deney yapacaklardı. Ona mumları yakmasına izin mi verecektim, onunla beraber  yılbaşında mumları güvenle yakabilirdik, bu harika bir fikirdi ama hala ailesi tarafından abartılı sayılan ağır bir görev olduğu düşünülen havai fişekleri yakmasına izin verilmeyen bir çocuk olarak kalacaktı.

Çocukların mümkün oldukça her yere yalnız gitmesine izin verin :  Pek çok ilkokul çocuğu ailesi olmadan okula ve komşularına gidebilir hatta bazıları alt geçitten yalnız geçebilir. Alman ebeveynler  çocuklarının güvenliğiyle tabi ki ilgililer ama kaçırılma olasılıklarıyla değil de daha çok trafiğe odaklanmışlar. Bu gerçek Almanlar açısından farklılık göstermektedir. Yabancılar tarafından kaçırılma oranı  Almanya ‘ da oldukça düşüktür .Amerikan adalet bakanlığının verilerine göre Amerika’da  kaçırılma vakalarının bir yılda 115 kez gerçekleştiği görülmüştür. Araştırmacıların dediği gibi bu orana bakılarak Almanya ‘da çocukların aile koruması olmadan yürümesi, tek başına dolaşmaları iyi bir şeydir.

Okula başladıklarında parti vermek : Berlin‘deki arkadaşlarımdan birisi hayatlarındaki en büyük kutlamaların okula başladıklarında, genç yetişkinliğe adım attıklarında ve evlendikleri zaman yaptıklarını söyledi. Einschulung çocukların okula başlamalarıyla beraber cumartesi günleri yapılan bir kutlamadır. Çocuğa ‘ zuckertute ‘  adında onların  boyları büyüklüğünde içi kalemler ve şekerler olmak üzere pek çok şeyle dolu olan kalem şeklinde bir maket verilir. Çocuğun ailesiyle ve arkadaşlarıyla yaptığı başka bir parti de olur .Einschulung ( okula başladığında yapılan kutlama ) çocuğun yıllarca yapılmasını dört gözle beklediği bir kutlamadır. Çocuğun yeni bir yaşama geçişini , umudunu ve öğrenme hevesini yansıtan bir kutlamadır.

Judendwihe ( genç yetişkinliğe geçişi kutlama ) Çocuk 14 yaşına geldiğinde yapılmaktadır. Bir sonraki gelişim evresini gösteren hediyelerin verildiği benzer küçük kutlamalardan biridir. Yetişkin olmanın getirdiği tüm negatifliğinin genç bir yetişkin olmak adına kutlanılan bir şey olduğu söylenilmektedir .

Çocukları her gün dışarı çıkarın : Bir Alman atasözüne göre havaya uygun giyinmediğin sürece kötü hava vardır. Okullardaki teneffüs süresi uzatılmıştır bu nedenledir ki anasınıflarına çocuk bahçesi denilmektedir. Berlin de çok sayıda çocuk parkı bulunmaktadır. Havanın ne kadar soğuk gökyüzünün ne kadar gri olduğuna bakılmaksızın Alman aileler çocuklarını kapıp parklara  getirirler veya onların tek başlarına parka gitmelerine izin verirler. Bu durum beni daha önce sözünü etmiş olduğum ejderhaya geri döndürüyor. Berlin‘e geldiğimden beri burada karşılaştığım pek çok şeyi 8 yaşındaki kızıma uygulamaya çalıştım ama halen kızımın tek başına dolaşmasına izin vermek konusunda tereddütler yaşamaktayım. Ama yine de küçük bir adım attım, onun tek başına fırına gitmesine izin verdim, fırın yalnızca bir kapı ardındaydı. İlk kez bunu yapmıştı ve başarmıştı ve ilk  kez bunu yapmanın verdiği gururla ve heyecanla bana  getirdiği ekmekleri verdi ve ayrıca Amerikalı annelerin bütün gün çocuklarını balkondan izleyen ebeveynler olduklarını söylemenin gereksiz olduğu kadar  gerçeği yansıtmayan bir ifade olduğunu da  kızıma söyledim.

9 Temmuz 2015 Perşembe

Doğruluk, İkna & Geleceğin İş Ortamı


Mahatma Gandhi

Çeviren: Hatice Şahan


Geleceğin iş ortamındaki organizasyonların dönüşümünü tarif etmek için dile yeni kelimeler sokuşturmak zorunda kaldığımız oluyor; isyankâr, devrim, elebaşı vb. Böyle yaparak, geleneksel organizasyonların temeli olan baskı ve gücü istemeden göz alıcı hale getirmiş oluyoruz. İkna dilini kullanma, geleceğin iş ortamı yandaşlarının durumlarına göre daha uyumludur.

Yöneticiler, çalışma yöntemlerini değiştirmenin gerçekten daha iyi olacağına ikna edildiklerinde, yeni yollara geçiş yapacaklar. Geleceğin iş ortamı, çalışan birliğine ihtiyaç duymaktadır. Çalışma yöntemlerimizi daha insancıl bir ortam oluşturmak için değiştiriyoruz.

Satyagraha (Bakınız Not 1)

Satyagraha, Mahatma Gandhi’nin şiddet karşıtı savunucularına hitaben kullanılan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım ortaya çıkmasıyla şiddet-karşıtı değişimlere ön ayak oldu. ‘Doğrulukta ısrar’ üzerinde durmak, değişimle ilgili tartışmalarda muhaliflerin değişimleri ve güçleriyle ikna edilmeleri sonucu meydana gelen olaylar üzerinde durmaya yöneltti:

"Gerçeğin peşinde olmak, birisinin muhalifi olmaktan dolayı şiddetin onaylanması demek değil, onun sabır ve şefkatle hatalarından uzaklaştırılmasıdır. Biri için doğru görünen şey, bir diğeri için hata olarak görünebilir."

Gandhi ayrıca şunları ekledi:

"Satyagraha güçlünün silahıdır; hangi şartlar altında olursa olsun şiddete karşıdır ve doğrulukta ısrarcıdır."

Gandhi’nin yaklaşımına eleştiri ise yeni bir doğruluk olarak bir şeyi tartışmanın bir güç gösterisi olduğudur. Değişimi haklı göstermek için baskı yapanın yönetimini benimsemek davayı güçsüzleştir.

Geleceğin İş Ortamını Değiştirmek

Geleceğin iş ortamı devrimle meydana gelmeyecek. Köklü değişimlerin gerçekleşeceği zamanların da olacağını beyan etmek cazip görünebilir. Yöneticiler, yeni ve daha iyi uygulamalara geçiş yaptıklarında değişimler meydana gelmiş olacak. Değişime ayak uyduramazlarsa, daha iyi durumda olan şirketler onların yerini alacak.

Değişimi savunanlar için sabır ve ikna etme süreci önemli noktaları oluşturuyor. Bazı yöneticiler eskisi gibi devam etmenin daha iyi olduğuna inanıyor. Bu durum genellikle “kendi gerçeklerim” veya “ yönetim budur” anlamına geliyor. Değişimciler, değişime ihtiyacı olanlara erişebilmek ve yeni uygulamaların iç yüzünü gösterebilmek adına yeni iddialarla görüşlerini savunmaya devam etmeliler. En önemlisi, onlara sabırla yaklaşılmalıdır.

Kurumsal bir kargaşa olmayacaktır. Kimse yeni bir dönem başladı diyerek bir bayrak dikmeyecek. Bir kişi, yöneticileri eski model yönetimden vazgeçmeye ikna ettiği anda birçok başarı elde edilmiş olacak.

Değişimciler Sabretmeli, Kendi Doğrularını Kanıtlamalı ve İkna Etmeli

Bu değişimi savunmak sabır gerektirecek. Eski yönetim biçimleri baskı kurmanın da ötesinde, cezaya ve işten kovmaya yönelik bir halde. Değişimciler bu meydan okumanın zorluğunu anlamalı ve karşılaşılacak aksiliklere rağmen sağlam durmalı.



Değişimciler, doğruluklarını ortaya koyabilmek adına alçak gönüllü olmalı. Yöneticiler sadece konuşmalara bakarak ikna olmayacaklardır. Onlar için sonuç önemlidir. Kendi kimlik ve başarılarını elde ettikleri uygulamaları bırakıp, yeniliklerle birlikte gelecek olan risk ve duygusal sonuçlara karşı kendilerini rahat hissettiklerinde ikna olacaklardır. Daha iyi bir yol olduğunu kabul ettiklerinde fikirlerini değiştirecekler.

Eğer ki iş ortamını daha insancıl hale getirerek, insani amaçlar ve insan ilişkileri doğrultusunda yönetmek istiyorsak, değişimi kabul etmeliyiz. İkna kabul edilebilir bir yöntemdir. Daha iyi yollar göstermeli, deneyimlerin önemi kanıtlanmalı ve değişimle ilgili olayları tartışmalıyız; ta ki bu olgu kabul görene dek. İnternet ağlarımız tam, etkili ve güvenle en iyi şekilde yürütülüyor. Gelin bu çekirdek oluşumu gelecekteki iş ortamına taşıyalım. 


Not 1:Satyagraha (Türkçe: "hakikat gücü" ya da "hakikate adanma"), 20.yüzyılda Hindistan'da Mahatma Gandhi'nin ortaya attığı felsefi akım. Uygulamada, belirli bir kötülüğe karşı kararlılıkla ama şiddete başvurmaksızın direnmeyi öngörür. Satyagraha Hint halkının İngiliz emperyalizmine karşı savaşımının kılavuz felsefesi olmuş, ayrıca başka ülkelerdeki protestocu gruplar tarafından benimsenmiştir.

4 Temmuz 2015 Cumartesi

BAŞARMAK İÇİN YARATICILIĞINIZIN NEDEN SINIRLARA İHTİYACI VAR?

Orijinal metin için tıklayınız. 

Çeviren: Şeyma Tütündü 


webneel.com


Yaratıcılık isteyen çalışma uzun zaman alır ve eğer bu zamanı isteyerek ayırmazsan, bu iş olmaz. Bu da dengeyi bulmalı ve sınır koymalısın demek oluyor.

JANE PORTER TARAFINDAN

Cidden yaratıcı yazımı yazmaya karar verdikten bir iki yıl sonra, hislerime kusur bulmaktan kaçınamadım ki hayalim sadece örgü örmek ve balık tutmak gibi bir hobiydi. Çok kişi bunu pekiştirmem için yardım etti. Biri beni bir roman yazarken bulup, bana hobinin kendi kendine başladığını ifade ettiğinde ben makul mesleklerde çalışan kişilerle dolu bir partideydim.

Ne var ki her gün yoğun programında “sadece bir hobi” için zaman ayarlamak zordur. Lou Reed için müzik sadece bir hobi değildi. Steve Jobs için bir şeyler icat etmek sadece bir hobi değildi. Onlar en iyi işlerini yaratıcı çalışmalarına adamışlardı. Seth Godin  “Canı istediğinde çok kişi yaratıcı olur fakat canın istemediği zaman bunu yaparsan sadece mesleki bir şey olur.” diyerek en iyi şekilde açıklamıştır.

Yaratıcı iş zordur. Zahmetlidir. Çok zaman alır. Ve eğer isteyerek zaman ayırmazsan, bu iş olmaz. Bu da dengeyi bulmalı ve sınır koymalısın demek oluyor.

99U kitap serisi tarafından çıkarılan “Her Gününü Yönet” kitabında Godin’in bir röportajı var. Kitap sanatkarların, işadamlarının, akademisyenlerin ve psikologların günlük yaratıcı alıştırmanın nasıl yapılacağı konusundaki anlayışlarını içeriyor. Kitapta beş ana konu bulunmakta:

1.İLK ÖNCE YARATICI ÇALIŞMAYI DENE

Her gün yaratıcı çalışma yapmak için zaman ayırmak gidişat hızını korur. İngiltere’de yaratıcı iş danışmanı olan Mark McGinnes iş günlerinin başlayış ve bitişi için keskin hatlar oluşturmayı öneriyor. Bu çerçeve içerisinde yaratıcı çalışmana öncelik ver. McGinness ,“Çalışma alışkanlığında yapabileceğin en önemli değişim ilk önce yaratıcı çalışmayı ikinci olarak da reaktif çalışmayı değiştirmektir.” Bir yazar ve Georgetown üniversitesinde profesör olan Cal Newport bu aralıksız yaratıcı çalışma sürecini “günlük odak bloğu” olarak tanımlıyor. Takviminde onlara yer ver ve onları resmi bir randevu gibi gör. Newport aralıksız çalışma zamanına bir saat ile başlamayı ve her iki haftada on beş dakika eklemeyi, Facebook ya da email gibi dikkat dağıtıcı şeylere asla izin vermemeyi öneriyor.

2.GELEN KUTUNUZ BEKLEYEBİLİR. CİDDEN, BEKLEYEBİLİR

Çoğumuz bir dürtü etkisiyle e-postalarımızı kontrol ederiz. Neden? Bu, bir büfede tabağındaki zararlı yiyeceğe direnmek kadar zor. E-posta ve sosyal medya Ariely’nin dediği gibi “rastgele teşvik” sunar. Genellikle gelen kutunuzu ya da Facebook’unuzu kontrol ettiğinizde, ara sıra tesadüfi heyecan verici olayların dışında sizi bekleyen heyecanlandırıcı bir şey yoktur.

Yaratıcı çalışmaya konsantre olmuşken e-posta ve sosyal medyayı kontrol etmek çalışmanın devamını imkansızlaştırır, özellikle sabah yapacağınız ilk işi. Fakat gelen kutunuz sizi hep bekler. McGinnes “küçük şeyler için birkaç kişiyi hayal kırıklığına uğratmak, boş bir gelen kutusu için hayallerinden vazgeçmekten daha iyidir,” der.

3.VÜCUDUNUZUN SINIRLARINI TANIYIN

Enerji Projesinin genel yöneticisi ve başkanı olan Tony Schwartz’a göre vücudumuz gün içi ritimleri, son 90 dakikadaki döngüleri takip eder ki bu da çoğu kişinin en uygun seviyede çalışmak için kapasitesini en üst limite ulaştırdığını gösterir. Diğer bir deyişle, vücudun verimin azaldığını görmeden önce çalışmaya bir seferde konsantre olabilir.

Bu demek oluyor ki eğer yaratıcı çalışmada en iyi olmak istiyorsan yeteri kadar uyumak (Schwartz yemekten daha önemli olduğunu söyler) ve aralar vermek gerekir. Facebook’un veya Instagram’ın üzerine çökmek yerine masandan ve telefonundan uzak dur. Yazar, konuşmacı ve danışman Linda Stone’a göre “ Gösterim süresi bir bakıma kalıcı stresin döngüsünü besler ki çoğumuz bunu farketmeyiz bile.”

4.SINIRLARI KOY VE İÇERİSİNDE DERİNE DAL

Kendi kurallarını koymayı dene ve ne olduğunu gör. Beatles’ın gitaristi George Harrison bir gün kendi kendine rastgele bir kitap alacağını, açıp okuduğu ilk kelimelerle ilgili bir şarkı yazacağını söyledi. Horrison “gently weeps” kelimelerini gördü, kitabı bıraktı ve en iyi şarkılarından biri olarak düşünülen “While My Guitar Gently Weeps” i yazdı.

Scott McDowell, “Kendi kendine ya da dışardan biri tarafından oluşturulan sınırlar yaratıcılığını özgür kılan kolaylaştıcılardır.” demiştir.

5.BUGÜN BAŞLA

Yaptığın her şeyde mükemmel olmaya çalışmak göz korkutucu olabilir. Zaman koçu ve Etkili Zaman Geçirmenin 3 Şifresi kitabının yazarı Elizabeth Grace Saunders “Mükemmeliyetçi biri olmak, bir işi tamamlamamaktan daha kötüdür, bu mükemmeliyetçilerin neden az ürettiğini gösterir.” demiştir.


Başlangıç konusunda endişelenmeyi bırak ve başla. Durgunluğa ulaşmadan önce karmaşıklığı yaşamak gerek. Saunders neyin üzerinde çalışıyorsan bitirmek için minimum ihtiyaçlarını belirlemeyi ve devam etmek için bunları kullanmayı öneriyor. İlerlemeye devam et. Negatif geri dönüt korkusundan vazgeç ve korkmak yerine bunu ilerlemek ve gelişmek için bir fırsat olarak gör.