16 Ocak 2016 Cumartesi

Japon Çocuklar Neden Okula Yalnız Gidebiliyorlar?


         2 Ekim 2015 
Çeviren: Gülşah GÜNEŞ





 Tokyo gibi büyük şehirlerde bile, küçük çocuklar metroya binip kendi işlerini hallediyorlar. Sebebi grup dinamikleriyle yapılacak birçok şeyin olması.
         
Çocukların tek başlarına ya da küçük gruplar halinde oturacak bir yer aramak için tren vagonlarında gezinmeleri  Japon toplu ulaşımında yaygın bir manzaradır.
        
Çenelerinin altından bağlanmış geniş kenarlı şapkayla diz hizasında çorap, rugan ayakkabı ve ekoseli jile giyerler ve tren biletleri sırt çantalarına iğnelenmiştir. 6-7 yaşlarındaki çocukların, okula gidiş geliş yollarında ve görünürde hiçbir koruma yok. “Hajimete no Outsaki”  ya da “My First Errand” denilen popüler televizyon programı, aileleri için bir görev yapmak amacıyla gönderilen 2-3 yaşlarındaki çocukları ön plana çıkarır. Manava veya fırına çekinerek yol aldıkça gelişimleri bir kamera ekibi tarafından gizlice kayıt altına alınır. Bu program 25 yıldan fazladır devam etmektedir.



         Bir abi ile kardeş, İlk Getir Götür İşim programında ilk defa sebze almak için yola koyulurlar.

         Tokyo’da 12 yaşındaki Kaito, 9 yaşından beri velayetini paylaşan ebeveynlerinin evleri arasında tek başına trene biniyor. O “Başta trene tek başına binip binemeyeceğim konusunda biraz endişeliydim fakat sadece biraz.” Diye itirafta bulundu.

         Şimdi bunun kolay olduğunu söylüyor. İlk zamanlarda ailesi evhamlılardı fakat devam ettiler çünkü onun yeterince büyük olduğunu hissediyorlardı ve birçok çocuk bunu güvenli bir şekilde yapıyordu.

         Dürüst olmak gerekirse, hatırladığım kadarıyla, trenler güvenilir ve gitmesi kolay bir ulaşım aracı ve ayrıca çocuğumuz trenle zamanında gelir. (Ailesi, gizlilik uğruna isimlerini ve onun soy isminin yayınlanmamasını rica etti.)
Üveyannesi hatırlatıyor: Tokyo’da ben ondan daha gençken telefonumuz yoktu ama buna rağmen ben trenle A noktasından B noktasına gitmeyi başardım. Eğer kaybolursa, bize ulaşabilir.

         Bu olağandışı bağımsızlık düzeyini ne açıklar?


Doktora tezini Japon gençler üzerine yazan, kültürel antropolog Dwayne Dixon’a göre sadece kendine yeterlilik değil aynı zamanda grup güveni. Çocukların bunu erkenden öğrendiğini ve tercihen herhangi bir toplum üyesinin hizmet için veya başka birine yardım için çağırılabileceğini söylüyor.

         Bu varsayım okulda, bu tarz görevlerde personele bel bağlamaktansa çocukların temizlik ve yemek servisinde yer almalarıyla pekiştirilmiştir. Bu iş gücünü çeşitli kollara dağıtır. Dixon “ Bu örneğin bir tuvaleti temizlemek için ne gerektiğini herkese öğretirken aynı zamanda iş gücünü çeşitli kollara dağıtır ve olasılıkları dönüşümlü olarak yer değiştirir” diyor.

        "O, 9 yaşındaki bir çocuğun Londra ve New York’ta değil yalnızca Tokyo’da metroya tek başına binmesine izin verirdi."

         Paylaşılan alanların sorumluluklarını almak, çocukların, sahipliğin gururunu yaşamalarını ve berbat etmenin sonuçlarını kendi başlarına düzelteceklerini somut bir şekilde anlamaları anlamına gelir. Bu etik kamusal alanda daha geniş alan yayılır. (Tek sebebi Japon sokakları genellikle çok temiz)
         Toplum içine çıkan bir çocuk, acil bir durumda bir grubun yardım edeceğine güvenebileceğini bilir.

Japonya oldukça düşük suç oranına sahiptir. Bu da ailelerin çocuklarına dışarı tek başına göndermeleri konusunda kendinden emin hissetmelerinin ana nedenidir. Fakat küçük orantılı kentsel alanlar, yürüme, taşıt kullanma kültürü emniyeti geliştirir ve belki bunun kadar önemli güven algısını geliştirir.

         Dixon “Kamusal alan daha iyi düzenlenir, insan boyutunda alanlar aynı zamanda akışı ve hızı kontrol altında tutar” diye söz etmiştir. Japon şehirlerinde insanlar her yer de yürümeye alışkındırlar ve toplu taşıma, araba kültüründe iyi sonuç alır; Tokyo’da yolculukların yarısı tren yoluyla veya otobüs yoluyla, çeyreği ise yürüyerek gerçekleştirilir. Sürücüler yolu paylaşmaya, yaya ve bisikletlilere yol vermeye alışkındırlar.

         Kaito’nun üvey annesi 9 yaşındaki bir çocuğun Londra ve New York’ta değil yalnızca Tokyo’da metroya tek başına binmesine izin verebileceğini söylüyor. Bu Tokyo metrosunun risksiz olduğu anlamına gelmez. Kadınların ve kızların taciz edilmesinin kalıcı problemi, örneğin 2000 yılında başlayan, yalnızca kadınların bulunduğu arabaların tanıtımına yol açtı. Birçok şehir çocukları hala okula giderken tren kullanmaya devam ederler ve mahallerinde yakın denetim olmaksızın getir götür işleri yapmaktadırlar.

         Onlara bu özgürlüğü vererek aileler yalnızca çocuklarına değil bütün topluma önemli bir güven yerleştiriyorlar. Dixon “Dünyadaki çocukların çoğunun kendi kendine yetebildiği gözlemlenmiştir.” Fakat şüphe duyduğum şey şu ki Batılıların sık sık konuşulmamış ve istenmemiş güven duygusundan ve işbirliğinden kafaları karışmıştır.




6 Ocak 2016 Çarşamba

Öğretim İlişkiler Üzerinedir

By Bill Gates 16 Ağustos 2015

Orijinal Metin: https://www.gatesnotes.com/Education/Teaching-Is-About-Relationships

Söyleşi video linki: https://youtu.be/rgEW0LMgOfU 
Çeviri: Hasan BAKKAL




     Bir bilgisayar programcısı olarak hakedilmiş ilk büyük cezamı lise son sınıf öğrencisi iken aldım. TRW adlı bir şirket için yazılım hata ayıklama işim vardı ve yeteneklerim hakkında oldukça kendimi beğenmiş hissetmekteydim. Ama üzerinde çalıştığım proje zor ve sıkıntılı bir dönemece girince TRW işimi kontrol etmesi için John Norton adında daha deneyimli bir programcı getirdi. John şaşırtıcıydı. O bana, veri yapıları, algoritmalar, modüller ve onların birbirlerine ne yolla bağlı oldukları hakkında nasıl düşünmüyor olduğumu ve yapmakta olduğum tüm hataları gösterdi. İnsanın aklını başından alan bir deneyimdi – o çok daha iyiydi. 

     Bu son sefer olmayacaktı. Bir programcı olarak kariyerim boyunca, ben tam kendimi yaptığım şeyden hoşnut hissediyorken, birisi gelip bana bir şeyler yapmak için daha iyi bir yol olduğunu gösterdi. Onların koduna bakar ve düşünürdüm. "Ben bunda çok kötüyüm.." Ve sonra yeteneklerimi bileyerek işe koyulurdum. 

     
Benim memleketim olan Washington eyaletinde 2015 Yılının Öğretmeni olan Lyon Terry ile buluştuktan sonra ani düşüş ve yükseliş döngüleri üzerine geçen ay düşünmeye başladım. Seattle’da Lawton İlköğretimde dördüncü sınıflara öğretmenlik yapan Lyon, yaz tatilinden zaman ayırarak ofisimi ziyaret etti, böylece bir eğitimci olarak 17 yılda neler öğrendiği hakkında konuşma fırsatımız oldu. 

    Aynı benim TRW’de yaptığım gibi çocukların da hatalarından öğrenmeyi öğrenmeleri gerektiği fikride dâhil sosyal ve duygusal öğrenme hakkında tartışarak epey vakit geçirdik. Başarısızlık korkusu yaşayan öğrencilerin bunun nasıl bir fırsata çevrileceğini öğrenmesi gereklidir. Bu, Lyon ve benim okumuş olduğumuz mükemmel bir kitabın başlığını ödünç almak için, belli bir zihniyet ister. Tabii ki, "hatalarını kutla” demesi kolay. Bunu yapmak zordur ve hatta öğretmek daha da zordur. 

     Lyon her okul yılına bende yankı uyandıracak bir şey yaparak başlıyor. Büyük bir kağıt parçasına yukarı doğru ve sağa kıvrılan bir ok çiziyor. O, "Ben bunu Öğrenme Çizgisi olarak tanımlıyorum." dedi. "En aşağıya Doğum anlamına gelen küçük bir nokta koyarım. Bir 4. sınıf öğrencisinin olduğu yere nokta koyar ve sonra bir lise mezunu için bir nokta koyarım ve sonra çizginin biraz daha yukarı kısmına ama en yukarda olmayan yerine bir nokta da kendim için. Ben buna ‘Bu sizin hayat yörüngeniz’ diyorum. Hayatınızın her gününde bu çizgide yukarı doğru ilerliyor olacaksınız.” 

      O da kendi yanlış adımlarını kabul etmekte istekli olarak bir örnek teşkil etmektedir. Geçen yıl bir öğrenciyle matematik çalışırken, Lyon bilhassa zor bir problemde afalladı. Öğrenci "Sayın Terry,” dedi, “Yılın Öğretmeni sizsiniz. Siz hata yapmamalısınız." Lyon ona, ‘Hata yaptığımı öğrencilerime itiraf edebilmem gerçeği muhtemelen beni Yılın Öğretmeni yapan şeylerden biridir”, dedi. 

    Lyon öğrencilerine olduğu kadar meslektaşlarına da aynı derecede tutkuludur. Bir öğretmenin kariyerinde ilerleyebilmesi için nasıl olurda tek yolun müdür olmaktan geçtiği konusunda pek çok bölgede konuştuk. Bu bir utanç, çünkü bu genellikle en yetenekli öğretmenlerin öğretmeyi bırakması anlamına gelmekte. 

      "İnsanlar bana diyecek ki, 'Peki öyleyse ne zaman bir müdür olacaksın?' çünkü bu sonraki tür bir şey,” dedi Lyon. "Ama bu gerçekten benim beceri setim değil." 

   Seattle, en iyi öğretmenlerinin öğretime devam etmelerini sağlayarak bu sorunu çözmeye çalışırken, aynı zamanda onların programlarında diğer projeler için de zaman ayırmaktadır. Lyon bu programın bir parçasıdır. İdeal olanın, mükemmel öğretmenlerin öğretmeye ve ayrıca iş arkadaşlarını eğitmeye zaman ayıracağını, ki onun yaptığı gibi, veya eğitim-öğretim politikalarının şekillendirilmesinde yardımcı olacağını, bana söyledi. 

     "Sınıftan liderlik yapan daha fazla öğretmene sahip olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bir fikir sınıftan geldiğinde, başka bir yerden, okul müdüründen ya da bir yöneticiden öğretmenlere dayatılan herhangi bir şeyden çok daha güçlü olacaktır. Bir hayal edin deneyimli öğretmenlerin yarı zamanlarında ders işlediklerini ve sonra diğer yarı zamanlarında müfredat üzerine çalışabildiklerini, ya da bir kitap yazarken dört gün öğretim yaptıklarını. Öğretmenlerin parçası olması gereken çok farklı şeyler var, ama bu şeyleri sınıf çalışması ile dengelemek gerçekten zor." 

     Lyon’un yorumları, birçok öğretmenin bana söylemiş olduğu bir sorunu hatırlattı. Onlar soyutlanmış hissediyorlar. Teknikleri veya belirli öğrencileri tartışırken iş arkadaşlarıyla bir araya gelmek için neredeyse hiç yeterli zaman almıyorlar. Seattle’daki okulların bunu bir öncelik haline getirmesi harika. Ve onlar yalnız değiller; birkaç yıl önce Melinda ve ben öğretmenlerin birbirleriyle konuşmaları için zaman oluşturulan Colorado’nun Eagle Kasabasındaki bir liseyi ziyaret ettik. Fakat bu sorun ülke genelinde daha fazla ilgiyi hak ediyor. 

     Ortak Temel Devlet Standartlarının işini nasıl etkilediğini Lyon’a sordum. "Gerçekten Ortak Temel sadece beceri grubu," diye konuştu. "Bir 4. sınıf öğrencisinin bir metnin ayrıntılarından bir hikaye, drama, ya da şiirin temasını belirleyebilmesi gerektiğini söylüyor. Peki, bu makul bir beklenti gibi görünüyor, ve benim her zaman öğrettiğim şey budur. Büyük değişim bu becerileri karşılamak için müfredatı tasarlamaktır ki bu da öğretmenlere destek sağlamak anlamına gelir." O ve Seattle çevresinde diğer eğitimciler tam da bunu yapıyor, Ortak Temel standartlarını destekleyen bir müfredat yazıyorlar. 

     Eğer ki Amerika'nın okullarının iyileştirilmesi olasılığı hakkında hüzünlü hissetmeye başlarsanız, inanılmaz bir öğretmen ile biraz zaman geçiriniz. Bu derinden ilham verici. Lyon ile sohbetim, onun gibi eğitimcileri dinleme ve onların fikirleriyle hareket etme gerekliliğine olan inancımı doğruladı. Bu binlerce öğretmenin hayatını iyileştirecek ve daha da önemlisi, milyonlarca çocuk için okulları daha iyi yapacaktır.

 Lyon’u Twitter’da takip edebilirsiniz: @LyonTerry

3 Ocak 2016 Pazar

John Dewey: Mükemmeliyet İçin Çeşitli İlgiler Neden Çok Önemli?


Çeviren:Esra Terzioğlu




John Dewey’in Tatmin Edici Bir Uğraşın Anahtarı Olan Ve Her Alanda Mükemmeliyet İçin Çeşitli İlgilerin Neden Çok Önemli Olduğu Üzerine Mesleğini Nasıl Bulursun Çalışması

"Kişinin ne yapmak için donatılmış olduğunu bulmak ve bunu yapmak için fırsat güvenliği sağlamak mutluluğun anahtarıdır."

    “İnsanın ruhunda büyük bir ateş olabilir,ama hiçbir zaman kendisini ısıtamaz onunla, gelip geçenlerse yalnızca bacadan çıkan cılız dumanı görürler.” Der genç Van Gogh kardeşine yazdığı bu mektupta. Meslek arayışları boşuna çıktığı için umudunu kesmişti. Neyi sevdiğimizi nasıl buluruz ve sevdiğimiz şeyle hayatımızı nasıl kazanırız sorusu Plato’ya kadar dayanan, sonsuza kadar devam edecek eden bir sorudur ki bu sorunun  onaylanmış cevapları, en azından eğitimin herkesin yeteneğini ortaya çıkardığını, uzmanlık eğitiminin ve bunun toplumun gelişmesine uygulanan bir rolü olduğudur. İki bin yıldan daha fazla sonra, medeniyetimizin yarattığı en iyi beyinlerden biri, nasıl düşündüğümüzü ve eğitimin asıl amacının insan ruhunu arındırmaya devam ettirmesi üzerinde anlayışı olan, filozof, psikolog ve eğitim reformcusu John Dewey (20 Ekim 1859-1 Haziran 1952);1916’da “Demokrasi ve Eğitim” başyapıtında bitmez tükenmez sorunun amacını ele almıştır.


    Nietzsche’nin 1873’te zaman içinde asılı kalmış kendinizi nasıl bulursunuz üzerindeki derin düşünce yazısı ve Parker Palmer ’ın “Ruhunuzun konuşmasına nasıl izin verirsiniz” adındaki çağdaş manifestosuyla aynı zaman diliminde; Dewey, amacımızı nasıl buluruz ve son derece tatmin edici bir mesleğe neyin neden olduğunu inceler. O, bu mesleği “bir amaca sahip sürekli faaliyet” olarak tanımlıyor; böylece hem onun aktivitelerinin ve hem canlılığın duygusu ile bizi dolduracak bir şekilde doğal hediyeler sağladığını ve insanoğlunun yaşamlarını zenginleştirdiğini öne sürer.



              “Bir iş, sonuçlarını başarmasından ve iş arkadaşlarına faydalı olmasından dolayı bir bireye gözle görülür derecede önem ifade eden yaşam aktivitelerinin doğrultusu dışında başka bir şey ifade etmez. Bir kariyerin karşıtı ne kültür ne de işsizlik değil, kişisel yönden amaçsızlık, tecrübede birikimle gelen başarı yoksunluğu ve sosyal taraftan da başıboş bir görüntü sergilemek, başkaları üzerinde asalak bağımlılıktır. İş, devamlılığın somut bir terimidir. Her türde sanatsal yeterliliğin, özel bilimsel yeteneğinin, etkili vatandaşlığın aynı zamanda profesyonel ve ticari mesleklerin gelişimini içerir ve mekanik iş gücü ya da karlı kazançların peşinde olmayla ilgili bir şey olmadığını söyler.”
 


    Ama Dewey, her zaman karakterimizi sınırlayan kendimizi en iyi olduğumuzu düşündüğümüz şeyle tanımlamak ve çalışmalarımızı devamlı rutinleştirmek eğilimimize karşı uyarmıştır:

        
“Biz kaçınmalıyız... Mesleğin kişiye özel bir şekilde dağıtılmış, her bir kişi için tek olduğu düşüncesi... Her birey, görev çeşitliliğinde bir gerekliliğe sahip olmalı ki bunların her birinde akıllıca etkin olması gerekir. Her meslek, diğer ilgilerden izole edildiği derecede anlamını yitirir ve meşgul eden bir rutin haline gelir.”


    Günümüz kültürünün yüce zamansızlığının ortasında, sürekli yayılan bütünlüğümüzü parçalarla sınırlandırarak kendimizi üç kelimeyle bir konferans rozetinde ve 160 karakterlik bir Twitter biyografisinde tanımlamaya zorlanıyoruz. Dewey yazmıştır:


       “Hiç kimse sadece bir sanatçı ve başka bir şey değildir, ve şimdiye kadar biri o koşula elinden geldiği kadar yaklaşır, o daha çok az gelişmiş bir insandır, o, çirkinliğin bir türüdür. O, hayatının bir döneminde, bir ailenin üyesi olmalı; arkadaşlara ve yoldaşlara sahip olmalı; ya kendini desteklemeli ya da başkaları tarafından desteklenmelidir ve böylece bir iş kariyerine sahip olur. O, bazı örgütlü siyasi birimin ve buna benzer işlerin üyesidir. Biz doğal olarak onun mesleğini, onun başkalarıyla ortak olanlar yerine onu öne çıkaran görevleriyle seçeriz. Ama biz onun neredeyse diğer görevlerini görmezden gelerek ve inkar ederek kendimizi kelimelere çok bağlı kalmaya izin vermemeliyiz.”



    Bir sanatçı olarak bir kişinin mesleği, kesinlikle onun  çeşitli ve rengarenk mesleki aktivitelerinin uzmanlaşmış evresi olmalıdır, böylece onun bu konudaki yeterliliği, yani insani anlamdaki yeterliliği diğer mesleklerle olan birlikteliği ile belirlenir.

    Bizim odağımızı daraltmak yerine Dewey, doğru mesleğin, bizim objektifimizi genişlettiğini ve çeşitli alanlardan fikirleri bağlayıp organize ederek örüntü tanıma yöntemi haline getiren “yaratıcılık mekanizması” olduğunu öngörür. O yazar:


        “Bir meslek, aynı zamanda bilgi ve entelektüel gelişim için bilgi ve fikirleri düzenleyen bir ilkenin gerekliliğidir. Bu çok geniş detayların çeşitliliği arasından geçen bir eksen sağlar; bu farklı tecrübelerin, gerçeklerin, bilginin öğelerinin bir diğeriyle sırayla dizilmesine neden olur. Avukat, doktor, kimya dalında laboratuvar araştırmacısı, ebeveyn, kendi semtindeki ilgili vatandaş olarak yapması gereken her ne varsa not almak ve ilişki kurmak için değişmez çalışma uyarıcılarına sahiptir. O ,bilinçsizce, işinin motivasyonundan diğer şeylerle ilgili bilgiye uzanır ve ona sahip olur. Meslek, çekmek için mıknatıs gibi, tutmak içinde tutkal gibi bir rol üstlenir. İhtiyaçların dayanağı olduğundan böyle bilgi düzenlemesi çok önemlidir; o kadar ifade edilir ve eylem halinde yeniden düzenlenir ki bilgi asla durgun hale gelmez.

      
 Yaklaşık bir asır önce, Werner Herzag; Dewey’in tecrübenin tekniğin üstünde olmasını ileriye bakan sinemacılara yaptığı akıllıca tavsiyelerini övdü; Dewey, kişinin sanatını geliştirmek için en iyi yöntemin onu hayatına sokması olduğunu ileri sürer:



   “Eğer sanatçılığı teknik bir başarıdan daha fazlası olacaksa, birey deneyime sahip olmalı, onu yaşamalıdır. O, sanatının içinde sanatsal faaliyetlerinin konusunu bulamıyorsa; bu yakındığı ve diğer ilişkilerle zevk aldığı şeylerin bir ifadesi olmalıdır –ki bu onun farkındalığı ve ilgilerine sevgi üzerine bağlı olan birşeydir.

    Meslekler için tek yeterli eğitim, meslekler aracılığıyla eğitimdir… Daha sonraki sorumluluklar için yeterli hazırlık; sadece içinde bulunduğu hayatı en iyi şekilde yaşayarak gelir. Bütün insanoğlunun her zaman yaptığı baskın işi, yaşamaktır. -entelektüel ve ahlaki gelişim.


  Buckminster Fuller yarım yüzyıl önceki ateşli bildirisinde, pratisyenlerin dehasına karşı uzmanlığı eleştirmiş; Dewey kendimizi bizim temel becerimiz tarafından tanımlanmamıza kendimizi salıvermeye karşı uyarır:

      
      “Bir sanatçının doğrusu diğer bütün mesleklerin doğrusudur. Bütün belirleyici meslekler için -davranış ilkesi ile genel uyum içinde- çok baskın, çok özel ve uzmanlaşmış ve içine çekici olma yönünde şüphesiz bir eğilim vardır. Bu beceri veya teknik metoda, anlam pahasına vurgu anlamına gelir. Fakat bu eğilimi geliştirmek eğitimin işi olmadığı gibi, bu eğilime karşı koruma sağlamalı; böylece bilim araştırmacısı sadece bilim insanı olmasın, öğretmen sadece pedagog, din adamı sadece dini kıyafet giyen ve dahası.


 Dewey birinin meslek bulmasının, hem bireyin kendisi için hem de içinde bulunduğu toplum için nihai ödül olduğunu düşünür:


      “Sosyal hizmet ile bireyin kendine özgü kapasitesini dengeleyen tek şey bir meslektir. Kişinin ne yapmak için donatılmış olduğunu bulmak ve bunu yapmak için fırsat güvenliği sağlamak mutluluğun anahtarıdır. Hiçbir şey kişinin hayatta gerçek işini bulmakta başarısız olmasından veya başka bir yere sürüklendiğini keşfetmesinden ve yine şartlar tarafından sevimsiz mesleklere zorlanması kadar trajik olamaz. Doğru bir meslek, basitçe kişinin doğal yeteneklerine uygun, en az direnç ve en fazla memnuniyetle çalışmasıdır. Toplumun diğer üyelerinin referansı ile bu hareket yeterliliği, tabi ki de onların bir bireyden sunabileceği en iyi hizmeti aldığını ifade eder.


  Tüm zamanların yazılmış en önemli ve en ebedi okumaya değer kitaplarından biri olan “Aşırı bilgi yükleme çağında nasıl derin düşüncede usta olunur ve huzurdaki başlıca rolümüz” ile  zamanlaması tam yerinde olan Dewey’in “Demokrasi ve Eğitim”ini, sonra William James’in “Kârdan ziyade bir amaç belirleme”sini ve Parker Palmer’ın “Saklı bütünlüğünüzün sahiplenilmesi” ile yeniden değerlendir.