5 Aralık 2015 Cumartesi

Öğrencilerin Doğayla İçiçe Olmalarını Sağlamanın En İyi Yolları


Çeviren: Güllü YAMAN 
YAYIN TARİHİ: 29 EYLÜL 2015





Öğretmenler öğrencilerine tabiatın değerini bilmeyi aşılamak için ne yapabilirler?  WildWorkshops’tan Steven Lewis-Neill  uygulanabilecek en iyi metodları tartışıyor.
Küçük çocuklar  doğaya doğuştan meraklılar. Ancak İlkokul düzeyinde,  çevredeki hayvanlara ve bitkilere odaklanma için epeyce geç kalınmış ve çoğu çocuk için  bu dostluk anaokulunda ve ya birinci sınıfta, Küçük Canavarlar ünitesi ile başlıyor.
Hayvanlarla çalışmak  anaokullarının ilk zamanlarında birçok alanda uygulanabilir. Tesbih böceklerinin ya da kın kanatlıların  bacaklarını saymak  gibi basit şeyler bile çocuklara sayıları anlama ve kullanma yetenekleri de dahil sayı sayma yeteneklerini geliştirmek ve iyileştirmek için fırsat sağlar. Böyle bir dersten sonra acaba  kaç çocuk  sonraki teneffüslerde küçük canavarları keşfe çıkacak! ‘Başkalarına saygı gösterme ve iyi ilişkiler kurma’  fikri tüm canlıları kapsamaktadır ve bu uygulamalı eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır.
Cevap:14                                                                            Cevap: 6


28 Kasım 2015 Cumartesi

Öğretim Bir Takım Sporu Olmalıdır



 Çeviren: Serap İÇPINAR 
YAYIN tARİHİ: 13 EKİM 2015



   
Tokyo’da ilkokullardaki, Helsinki’de liselerdeki, Harvard İşletme Fakültesi’nin İşletme Yönetimi Yüksek Lisans’ı amfi tiyatrolarındaki öğretim stilleri keskin bir şekilde farklılık göstermektedir. Ancak hepsinin ortak özelliği: Öğretim bir takım sporudur. Buna rağmen, Amerika Birleşik Devletleri’nde birçok devlet okulunda öğretmenler genellikle tek başınalar.

Doktorlar zorlu vakaları tartışmak için görüşürler, avukatlar dava dosyalarını yazmak için işbirliği yaparlar, mimarlar bir bina inşa etmek için müteahhitlerle ve mühendislerle takım oluştururlar.


25 Kasım 2015 Çarşamba

24 Kasım Öğretmenler Günü hatırasına...


24 Kasım Öğretmenler Günü hatırasına tüm eğitimcilerimize şükranla...


Öğrenmesi gerekli biliyorum;
tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat şunu da öğret ona:
Her alçağa karşı bir kahraman,
her bencil idareciye karşı kendini adamış bir lider vardır.

Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona.
Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen,
kazanılan bir liranın, bulunan beş liradan daha değerli olduğunu öğret.



Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve hem de kazanmaktan neşe duymayı.
Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu.
Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona.

Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını.
Eğer yapabilirsen; ona kitapların mucizelerini öğret.
Fakat ona; gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların
ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği sessiz zamanlar da tanı.

Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan
çok daha onurlu olduğunu öğret ona.
Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret,
herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi.


Nazik insanlara karşı nazik,
sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona.
Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken,
kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma.
Tüm insanları dinlemesini öğret ona,
fakat tüm söylediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini
ve sadece iyi olanları almasını da öğret.

Eğer yapabilirsen üzüldüğünde bile
nasıl gülümseyebileceğini öğret ona.
Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret ona.

Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara
dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini.
Ona, kuvvetini ve beynini en yüksek değeri verene satmasını,
fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.
Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret.

Ona nazik davran ama onu  kucaklama.
Çünkü, ancak ateş çeliği saflaştırır.
Bırak sabırsız olacak kadar cesarete 
ve cesur olacak kadar sabra sahip olsun.

Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret.
Böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır.
Bu büyük bir taleptir, ne kadarını yapabilirsin bir bakalım.
O ne kadar iyi,
küçük bir insan,
Oğlum…

(Bu mektup, Amerika Birleşik Devletleri’nin 16. Başkanı Abraham Lincoln tarafından oğlunun öğretmenine yazılmıştır.)

22 Kasım 2015 Pazar

GRAMER OKULLARI: NEDİR VE NEDEN TARTIŞMA KONUSUDUR?


Çeviri: Kübra Demir
15 Ekim 2015 







Açıklama: Büyük Britanya 'da (İngiltere, Galler ve İskoçya) sınavla öğrenci alan okullara 'Grammar School' denilmektedir. Biz de ise Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri, Anadolu Liseleri ve sınavla öğrenci alan diğer okullar bu tip okullara örnek verilebilir.

Kent Gramer Okulu’nun başka bir yerde “uydukent” okulu olarak tanımlanan siteyi inşa etme  planı üzerinde uzun süredir beklenen kararı, seçici okul sisteminin doğru ve yanlışları hakkındaki tezleri yeniden ortaya attı.


 
50 yılda ilk 'yeni' gramer okulu

 BBC News, gramer okulları hakkında bazı anahtar soruları cevaplamış ve okuyucuların inceleyebilmesi için bazı 11-plus (sınav) sorularını aşağıda vermiştir.

Gramer Okulu Nedir?

Gramer okulları, 11-plus olarak bilinen 11 yaşındaki çocukların girdiği bir sınav aracılığıyla kendi öğrencilerini seçen devlet ortaokullarıdır.

Kuzey İrlandada 69 gramer okulu da ek olmak üzere, İngiltere’de 3,000 devlet ortaokulu dışında  yalnızca 163 civarında gramer okulu vardır.

Gramer okul sistemine göre, modern ortaokullara gitmeyip , sınavda başarılı olan öğrenciler bu okullara geçebilirler.

Birleşik Krallık çapında daha da yaygın olan şey, tüm beceri ve yeteneklerin öğrenciye birlikte öğretildiği kapsamlı sistemdir.

Galler veya İskoçyada devlet gramer okulları bulunmaz, bazı okullar ‘gramer okulu’ adını taşımasına rağmen öğrenci seçme sistemi bulunmamaktadır ve özel bir konumları  yoktur.


   1959’da Brighton’da bulunan Hove and Sussex Gramer Okulu

Gramer okulları ilk ne zaman ortaya çıktı?

Gramer okulları 16. yüzyıldan beri mevcuttu fakat modern ‘gramer okulu’ kavramı 1944’teki eğitim yasasına kadar dayanmaktadır. Bu, 14 yaş üstü ortaöğretimi özgür kılmıştır.

Aynı zamanda ortaöğretim iki ana tür şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

Öğrencilerinin çoğunun yüksek öğrenime devam edeceklerini varsayarak akademik araştırmalara odaklanan gramer okulları
Meslek seçecek çocuklara yönelik meslek okulları

Teknik okul adı verilen üçüncü bir tür daha mevcuttu fakat çok az sayıda okul kuruldu.

Böylece, sistem etkili bir şekilde öğrencileri üniversite ve daha iyi mesleklere yönelenler ve az takdir gören işlere yönelenler olmak üzere iki türe ayırdı.


İngiltere'deki Grammar Okullarının Sayısı


Sistem Neden Değişti?

1950 ve 1960’lı yıllar boyunca sosyal demokrat politikacılar ve eşitliği savunan eğitimciler, seçici eğitim sisteminin sınıf bölünmesini ve orta sınıf ayrıcalığını artırdığını söyledi.

1965’te hükümet, yerel eğitim otoritelerine gramer okullarını ve meslek ortaokullarını aşamalı olarak durdurmalarını ve onun yerine ‘kapsayıcı’ okulların aşamasına geçilmesini emretti.

Fazla Muhafazakar ağırlıklı bölgelerde bu yavaş ilerlerken veya hiç ilerleyemezken en hızlı değişiklikler sosyal demokratların kontrolünde olan bölgelerde yapıldı.

Az sayıda bölgeler ve İngilteredeki yerel otoriteler, Kent, Medway, Buckinghamshire and Lincolnshire gibi okulları içeren seçici okul sistemlerini muhafaza ederken, Gloucestershire, Trafford ve Slough gibi bölgelerde diğer okullar sistemleriyle beraber devam etti.




Birmingham, Bournemouth ve bazı Londra ilçeleri gibi diğer yerlerde birkaç gramer okulları ayakta kaldı.

1998de, sosyal demokratların okul standartları ve çerçeve yasası, herhangi bir ‘tümüyle seçici’ yeni okulların kurulmasını yasakladı.

Aynı zamanda mevcut gramer okullarının geleceği konusunun halk oyuna sunulmasının kararını aldı.

O zamandan beri sadece bir tane böyle oylama yapıldı. 2000 yılında, Ripon’daki (Kuzey Yorkshire) ebeveynler Ripon Grammar’ın gramer okulu olarak kalması lehinde %67 ye %33 olarak oyladılar.


1961de Manchester’da bir gramer okuluna giden çocuklar.


Gramer Okulları Öğrencileri Nasıl Seçer?

Gramer okulları öğrencilerini, ilkokulun son yılında girilen 11-plus olarak bilinen sınav vasıtasıyla seçerler.

Sınav, onların aynı seviyedeki yaşıtlarıyla bir gramer okul ortamında yeterli öğrenme sağlayıp sağlayamayacağını anlamak için tasarlanmıştır.

Ama çoğu kişi sınavın yapısından şikayetçidir çünkü genellikle düzenli devlet ilkokullarında benimsenmeyen soru tiplerini içerir.

Gramer okuluna giriş sınavları aşağıdaki bir madde veya tüm maddeleri içerebilir.

Sayısal mantık (Matematik)

Sözel mantık

İngilizce anlama, noktalama ve dilbilgisi

Sözsüz mantık

Yaratıcı yazı

Geleneksel olarak daha önce sözel mantık ve sözsüz mantığa dayalı sorular kullanmışlardır ve yoğun olarak özel ders alan kişilerin bu testlerde daha iyi sonuçlar alma meyillilikleri olduğu tartışılmaktadır.

Son zamanlarda, sınavı daha ulaşılabilir ve ilkokulda çocukların yüzleştiği kelime problemleri türüne yakın yapabilme gibi girişimler vardır.

Bazı gramer okulları derece sırasına göre başarılı öğrencileri kabul eder - tüm adaylar 11-plus sınav skoruyla derecelendirilir- edebi açıdan biz buna öğrencilerin kaymak tabakasını yani en iyisini alıp kullanmak diyebiliriz.

Bir diğer yerde, sınavda başarılı olan öğrenciler, okul ile ev arasındaki mesafe veya okulda okuyan bir kardeş durumu gibi bilgileri içeren kabul kriterlerine göre derecelendirilir.

Erken bir yaşta çocukların 11-plus sınavına hazırlanması için uzmanla özel eğitim sunan birçok şirket vardır.

11-plus sorularına bazı örnekler (Cevaplar metnin en altında yer almaktadır.)

  • Marco, Laura, Peter, Ben ve Sally ceket almak için alışverişe gittiler. Ben ve Laura su geçirmez ceket istemekte, Peter ve Sally kapüşonlu, renkli ceket istemekte, Laura ve Marko hafif bir ceket istemekte, Marko ve Ben astarlı renkli bir ceket istemektedirler.

Yukarıda verilen bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi doğrudur? Aşağıdaki kutucuğa cevabınızı işaretleyiniz.

A) Sally ve Peter farklı tarzda ceketler istemektedirler.

B) Sadece iki kişi renkli ceket istemez.

C) Kimse kapüşonlu hafif bir ceket istememektedir.

D) Sally kapüşonlu ve astarlı bir ceket istemektedir.
E) Dördü de su geçirmez ceket istememektedir.








  • Aşağıdaki şekli oluşturmak için -eğer varsa- yukarıdaki hangi şeklin döndürüldüğünü bulunuz.




  • Dilbilgisi kuralına en uygun şıkkı (A, B, C veya D) işaretleyiniz. 

A) Bir evi yanmış olan ona mıydı?

B) Evi yanmış olan o muydu?

C) Yanmış bir evi olan o muydu?

D) Evi yanmış olan onun muydu?

ElevenPlusExams.co.uk sitesinin izin ve rızasıyla kopyası çıkartılan örnek sorular



Kent Gramer Okulu’nun kararı neden önemlidir?

Sadece 50 yıldan daha fazla süredir İngilterede açılan ilk seçici gramer okulu olacağı için değil, aynı zamanda seçmeli kabul iznini benimsemiş herhangi bir okulu yasaklayan sosyal demokratlar tarafından sunulan 1998 yasasının ilk sınavıdır.

Tonbridge ‘de bulunan Weald Kent Gramer Okulu, Sevenoaks’da 9 mil uzaklıkta bir diğer yer açarak bu yasayı çiğnedi.



İngiltere’deki gramer okulları

Okul; ikisi arasında öğrenci ve personel taşıyarak yeni yerin, önceden var olanın devamı niteliğinde olduğunu kabul ettirmeyi planlıyor. Fakat büyük olasılıkla adli bir inceleme beraberinde hukuki sorunlar bekleniyor.

Buckinghamshire, Reading ve Wiltshire gibi yerel yönetimlerin kararı yakından inceleyecekleri düşünülüyor. Ama şimdiye kadar hiçbirinin davayı takip etme planlarını söylediği kayıtlara geçmedi.

Böyleyken, bir diğer ‘uydukent’ ile genişlemek istemesiyle bilinen Maidenhead’de bir gramer okulu vardır.


Ana siyasi partiler gramer okulları konusunda nerede durmaktadırlar?

Sosyal demokratlar, daha fazla gramer okullarının ortaya çıkmasına karşıdır çünkü eşitliği arttıracağına onu daha da kötüleştirdiklerini düşünürler.

Muhafazakar Partinin gramer okullarına desteği, David Cameron’ın yönetiminde kayıtsızlaştırılmıştır. Fakat parti beyannamesi; ‘okullar, yüksek okullar, özel okullar veya gramer okulları olsun, tüm iyi okulları yaymaya izin vereceğini’ bildirir.

Liberal Demokratlar, var olanları kapatmayarak ve artık yeni okul açmayarak mevcut durumu devam ettirecekler.




Soru sırasına göre testin cevapları: C, E, B

15 Kasım 2015 Pazar

Neden Modern Dünya Beyniniz İçin Kötüdür?




Çeviren: Buket ÖZER


E-posta , metin mesajları, Facebook ve Twitter çağında, bir seferde birçok şey yapmamız gerekiyor. Fakat bu sürekli yaptığımız ‘çoklu-görevler’ zararlı olabiliyor. Burada sinirbilimci Daniel J.Levitin, teknolojiye olan düşkünlüğümüzün, bizi nasıl daha az verimli hale getirdiğini açıklıyor.



Daniel J Levitan: ‘Bir göreve konsantre olmaya çalışırken, postanızdaki okunmamış bir e-posta, etkin zeka katsayınızı yaklaşık 10 puan düşürebilmektedir. ’


Beyinlerimiz daha önce hiç olmadığı kadar meşgul. Bize bilgi kılığında gelen tüm gerçekler, sözde gerçekler, bıdı bıdı, dedikodu tarafından saldırıya maruz kaldık. Neyi göz ardı edebileceğimizi ve neyi bilmemiz gerektiğini anlamaya çalışmak yorucu. Aynı zamanda, hepimiz daha fazlasını yapıyoruz. Otuz yıl önce seyahat acenteleri, hava yolu ve demiryolu rezervasyonumuzu yapardı, satıcılar dükkanda ne aradığımızı bulmamız için bize yardım ederdi, ve profesyonel daktilocular ya da sekreterler meşgul insanların haberleşmesine yardımcı olurdu. Şimdi ise bütün bu şeylerin çoğunu kendimiz yapıyoruz. Çocuklarımız ve ailelerimiz, arkadaşlarımız, kariyerimiz, hobilerimiz ve favori televizyon programlarımız ile hala hayatımızı yetiştirmeye çalışırken 10 farklı kişinin işlerini yapıyoruz.

Akıllı telefonlarımız, içinde sözlük, hesap makinesi, web tarayıcısı, e-posta, oyun, randevu, takvim, ses kaydecisi, gitar akoru yapma, hava tahmincisi, GPS, reklam yazarı, facebook güncelleme ve el feneri gibi uygulamaları kapsayan İsviçre ordu çakısı gibi olmuştur. 30 yıl önce, IBM şirket merkezindeki en gelişmiş bilgisayardan daha güçlüdürler ve daha çok şey yaparlar.

21.yüzyıl'a aşırı düşkünlüğün bir parçası olan, yaptığımız boş vakitlerimizin  bir parçası olarak akıllı telefonları devamlı kullanırız.Karşıdan karşıya geçerken mesaj yazarız,arkadaşlarla öğle yemeği yerken-kuyrukta sıra beklerken e-postalarımıza bakarız,gizlice diğer arkadaşlarımızın ne yaptığını görmek için kontrol ederiz.

Güvenli ve rahat bölgemizde,mutfak tezgahında,kentsel arıcılık üzerine harika bilgilendirici bir podcast dinlerken telefonlarımıza alışveriş listemizi yazarız.Ama bu işte bir bit yeniği var.Bir kerede birden çok şey yapmanın çoklu görev olduğunu düşünüyoruz ancak bu güçlü ve şeytanı bir yanılsımadır. MIT'de bir sinirbilimci ve bölünmüş dikkat üzerine,dünya uzmanlarından biri olan Earl Miller şöyle söylüyor ''Beynimiz çoklu görev için iyi bağlantılanmamıştır.'' İnsanlar çok görevli olduklarını düşündüklerinde, aslında sadece başka bir görevden çok hızlı bir şekilde diğerine geçiş yapıyorlar. Ve her zaman bunu yaparlar,bunu yaparken de bilişsel bir maliyet vardır: ''Bu nedenle biz havada bir çok topu tutan uzman jonglör gibi değiliz; biz daha çok telaş içinde bir görevden diğerine geçen tam önümüzdekini umursamayan fakat her an önümüze yığılacak endişesinde kötü amatör birer tabak düzmecisi gibiyiz. ''Bir sürü işi yapıyormuş gibi düşünmemize rağmen,ironik bir şekilde,çoklu görev bizi açıkça daha az verimli hale getirir.

Çoklu görevin,beynin aşırı uyarılmasına, zihin bulanıklığına ve kafa karışıklığına neden olan adrenalin hormonunun yanısıra,stres hormonu kortizol üretimini arttırdığı tespit edilmiştir. Sürekli olarak dış uyarıcıları aramaya sebep olan ve beynin odak noktasını kaybetmesini etkili bir biçimde ödüllendiren çoklu görev, dopamin bağımlılığı geri besleme döngüsünü oluşturur. Daha da kötüsü, prefrontal korteks bir yenilik ön yargısına sahiptir,bebekler,kedileri,köpekleri ikna etmek için kullandığımız bilinen parlak nesneler gibi, dikkat yeni bir şey tarafından kolayca kaçırılabilir anlamı taşır. İroni burada, rekabet ortamında ki aktivitelere odaklanmaya çalışan bizler için nettir. Görevlerimizi yapabilmek için güvenmek zorunda olduğumuz beyin bölgesinin dikkati kolayca dağılır. Telefonu cevaplarız, internetten bir şeyler bakarız,maillerimizi kontrol ederiz,sms göndeririz,bu şeylerin her biri görevde kalmamızın zararına olan endojen opioidlerin patlamasına neden olarak,(iyi hissettirmesine şaşmamalı!) beynimizin yenilik ve ödül arayan merkezlerini uyarır. Bu,bir üst düzey, kalorisiz beyin şekeridir. Aralıksız,odaklanılmış gayretle gelen büyük ödülleri toplamak yerine,binlerce küçük şeker kaplı görevi tamamlamanın boş ödüllerini topluyoruz.

Eski günlerde,eğer telefon çalsaydı ve meşgul olsaydık,ne cevap verirdik ne de zil sesini kapatırdık. Bütün telefonlar bir duvara bağlı iken,her zaman bize ulaşabilme beklentisi yoktu-belki biri yürüyüşe çıkmıştı veya bir süredir bir yerlerdeydi ve eğer biri sana ulaşamıyorsa ( ya da sen ulaşılmak istemiyorsan ), bu normal karşılanırdı.Şimdi insanların tuvaletlerinden daha çok telefonları var. Bu kesin bir beklenti yarattı ki,onlar için uygun olup olmadığına bakmaksızın  birisine sizin için uygun olduğunda ulaşabilmelisiniz. Bu beklenti o kadar yerleşti ki toplantıda olan insanlar rutin olarak telefonlarını ''üzgünüm,şu an konuşamıyorum,toplantıdayım'' demek için açıyor.Sadece 10 ya da 12 yıl önce, ulaşılabilirlik beklentileri çok farklıydı.  Aynı insanlar masalarında, toplantı boyunca aramaların cevapsız bırakılacağı sabit bir hatta izin verilirdi.

Sadece birden çoklu-görev fırsatına sahip olmak bilişsel performansa zararlıdır. Londradaki Gresham Üniversitesin'de eski bir ziyaretçi psikoloji profösör Glem Wilson bunu bilgi manyaklığı diye adlandırır. Araştırmaları, e-postanızda okunmamış bir mesaj dururken ve bir görev üzerinde konsantre olmaya çalıştığınız bir durumda, IQ'nuzu 10 puan  azalttığı bulunmuştur. Ve ancak insanlar, bazı maddelerin yaratıcılığı arttırması,stresi ve acıyı azaltması dahil olmak üzere birçok faydasını atfediyor,yazılı olarak desteklenmiştir ki içinde ki ana maddesi kannabinol'ün, beyindeki kannabinol reseptörlerini aktivite eder ve aynı anda birden çok şeye konsantre olabilme yeteneğimizi bellekte etkiler. Wilson, çoklu görevden gelen bilişsel kayıpların, ot içmekten gelen bilişsel kayıplardan çok daha büyük olduğunu gösterdi.

Russ Poldrack, Stanford ‘ta bir sinirbilimci, çoklu görev sırasında öğrenilen bilgi,yeni bilginin beynin yanlış bölgesine gitmesine neden olduğunu bulmuştur. Örneğin,eğer öğrenci aynı anda ders çalışıp televizyon izliyorsa,okuldan gelen bilgi,gerçekleri ve fikirleri değil,yeni yöntem ve becerileri özel olarak depolayan striatum bölgesine gider.Televizyonun oyalaması olmadan,bilgi,çeşitli yöntemlerin kategorize ve organize edildiği,bilgiyi almayı kolaylaştıran hippocampus'a gider.MIT'in Earl Miller'ı ekliyor,'' İnsanlar çoklu görevi iyi yapamaz,yapabildiklerini söyledikleri zaman,kendilerini aldatırlar.''Ve bu da beynin aldatma işinde çok iyi olduğu meydana çıkıyor.


'Beyine bir aktiviteden başka bir aktiviteye geçmesini istemek, onun görevini tamamlayabilmek için ihtiyacı olan oksijenli kan şekeri yakıtını, prefrontal korteks ve striatum'un yakmasına neden olur.’ Photograph: Alamy


Daha önce hakkında yazdığım metabolik zararlar var. Beyine bir aktiviteden başka bir aktiviteye geçmesini istemek, onun görevini tamamlayabilmek için ihtiyacı olan oksijenli kan şekeri yakıtını, prefrontal korteks ve striatum'un yakmasına neden olur. Çoklu görev ile yaptığımız sürekli değişkenlik,beynin yakıtı çok hızlı bir şekilde yakmasına ve kısa bir süre sonra çok yorgun ve bitkin hissetmemize neden olur. Kelimenin tam anlamıyla beynimizdeki besinleri tükettik. Bu,hem fiziksel ve bilişsel performansta azalamaya neden olur. Başka şeylerin yanı sıra, tekrarlanan görev değişimi, sırayla anksiyeteye,beyinde stres hormonu kortizol seviyesini yükselten saldırgan ve dürtüsel davranışlara yol açabilir. Buna zıt olarak, tek bir görevde kalma anterior singulat ve striatum tarafından kontrol edilir ,ve bir kez merkezi yürütme modunda kalarak çoklu görevden daha az enerji kullanır ve bu gerçekten beynin glikoz ihtiyacını azaltır.

Daha da kötüsü,birçok çoklu görev,karar vermeyi gerektirir: ''Bu mesajı cevaplamalı mıyım, yoksa göz ardı mı etmeliyim? Bunu nasıl cevaplarım? Bu e-postayı nasıl dosyalarım? Şuan çalıştığım şeye devam mı etmeliyim,ara mı vermeliyim?''. Karar verme aynı zamanda sinirsel kaynaklar üzerinde çok zordur ve küçük kararların büyük olanlar kadar enerji aldıkları ortaya çıkmıştır. İlk olarak kaybettiğimiz şeylerden biri dürtü kontrolüdür. Birçok önemsiz kararlar verdikten sonra, döngülerle hızla tükenen bir durumun içine girer, önemli şeyler hakkında gerçekten kötü kararlar vererek süreci sonlandırırız. Neden biri çok görevli çalışarak, günlük bilgiyi işlemesine ağırlık katmak ister?


En zengin 500 Fortune Lideri, önde gelen bilim insanları, yazarlar, öğrenciler, küçük işletme sahipleri ile bilgi yüklemesi tartışmasında, e-posta bir sorun olarak tekrar ve tekrar ortaya çıkar. E-postanın kendisine olan felsefi bir itiraz değildir, bu birçok sayıda zihin uyuşturucu e-postaların gelmesidir.Benim nörobilimci meslektaşımın 10 yaşındaki oğluna,babasının ne için yaşadığı sorulunca,''e-postalarını cevaplar'' şeklinde yanıtladı. Jeff,biraz düşündükten sonra buna gerçekten çok da uzak olmadığını itiraf etti. 

Hükümette,sanatta,sanayide çalışanlar,aldıkları e-postaların hacminin çok yoğun olduğunu ,günlerinin büyük bir bölümünü aldığını rapor ettiler. Kendimizi,e-postalarımızı cevaplama mecburiyetinde hissediyoruz ama öyle yapmak başka bir şeyi başarmayı imkansız hale getiriyor.

E-postadan önce,eğer birine yazmak istediysen,biraz çaba sarfetmek zorundaydın. Bir kağıt bir kalem ile veya bir daktilonun başına otururdun ve dikkatlica bir mesaj yazardın. Kısmen içerdiği ritüelden ve bir ölçüde de bir mektup yazıp,adres ve zarfı bulup,onu postaya vermenin aldığı vakitten ötürüdür ki; fazlaca düşünmeden, kendini hızlıca notlar karalamaya zorlayan araçla ilgili ortada bir şey yoktu. Çünkü birine mektup yazma eylemi birçok adım gerektirirdi ve zamana yaydırılırdı, çok önemli bir şey söylemek zorunda kalmadığımız sürece sorun yaşamazdık. E-postaların yakınlığından dolayı, birçoğumuz kafamızdan geçen en ufak bir düşünceyi yazıyoruz ve gönder tuşuna basıyoruz ve e-posta hiçbir ücret talep etmiyor.

Tabi ki,bilgisayarlarınız ve internetiniz için ödediğiniz para var,fakat bir tane daha e-posta göndermenin artan bir maliyeti yok kağıt mektupla kıyaslarsak. Yapılan her bir zarfın ve posta pulunun fiyatının kaynağı sınırlıydı ve ancak bu çok parayı temsil etmezdi. Eğer onları tükettiysen,daha fazlasını almak için kırtasiye dükkanına ve postaneye özel bir yolculuk yapmak zorunda kalırdın,böylece onları uçarı bir şekilde kullanmazdın. Sırf e-postaların rahat gönderimi kolaylığı tavırlardaki davranışlara,başkaların ne istediği hakkında daha az kibar olma eğilimine yol açtı. Birçok profösör benzer bir hikaye anlatır.Biri der ki,''Neredeyse tanımadığım insanlardan aldığım e-postaların büyük bir kısmı, benden onlar için dışarda bir şeyler yapmamı, onlarla olan ilişki veya işimin bir parçası olduğu normal olarak varsayıyor. İnsanların telefonda, kişisel olarak veya normal posta yoluyla asla soramayacağı şeyleri, e-posta kılıfında her nasılsa onaylıyor''

Ayrıca alıcı ucunda, normal posta ve e-posta arasında önemli farklılıklar vardır. Eski günlerde, bir günde aldığımız tek bir postayı, onu posta kutusundan almak ve sıralamak için günün hangi bölümünü seçeceğinizi siz karar verebilirdiniz. En önemlisi,derhal harekete geçme beklentisi yoktu. Çünkü ulaşması birkaç günü alırdı. Eğer başka bir faaliyetle ilgilenseydiniz, postanızla ilgilenmek için hazır olana kadar, posta kutusunda ya da masanızın üzerinde kalmasına izin verirdiniz. Şimdi e-postalar sürekli olarak ulaşıyor ve çoğu e-posta bir çeşit eylem istiyor:Bebek pandanın videosunu görmek için bu linke tıklayın veya iş arkadaşınızdan gelen şu soruyu cevaplayın,arkadaşlarınızla öğle yemeği planı yapın,veya bu e-postayı spam olarak işaretleyin. Tüm bu aktiviteler bize işlerimizin yapıldığı hissini veriyor ve bazı durumlarda da öyle. Ama öncelikli aktivitelerimize e-postalarla ara verdiğimiz zaman, verimlilik ve derin konsantrasyonu feda ediyoruz.

Son zamanlara kadar kullandığımız her biri birçok farklı iletişim modu, onun önemini,ilgisini ve amacının sinyalini verdi. Eğer sevilen biri sizinle şarkı veya şiir yoluyla iletişim kurarsa, mesaj çok önceden açıktı, içeriğin doğası ve duygusal değerleri hakkında bir şeyi varsaymak için bir nedenin vardı. Eğer o aynı sevilen kişi sizinle onun yerine mahkeme memuru tarafından gelen celp kağıdı ile iletişime geçseydi, dosyayı okumadan bile farklı bir mesaj beklerdiniz. Benzer bir şekilde bunu, telefon görüşmeleri, telgraflar veya iş mektupları da yapardı. Araç, mesaj için bir ipucuydu. Bütün onların hepsi e-posta ile değişti ve bu e-postanın her şey için kullanılması, gözden kaçan dezavantajlarından biridir. Eski günlerde,postalarınızı,kabaca birbirleriyle ilişkin kişisel mektuplarınızı ve faturalarınızı iki yığının içine sınıflandırabilirdiniz.Eğer yoğun bir program ile bir şirket yöneticisi olsaydınız,benzer bir şekilde telefonunuzu geri arama mesajları için sınıflandırabilirdiniz. Ancak e-postalar,bütün hayatın mesajları olarak kullanılır. Bir bakıma e-postalarımızı mecburi şekilde kontrol ederiz çünkü bir sonraki mesajın eğlence için mi, gecikmiş bir fatura için mi, bir ''yapmak''eylemi mi, bir soru mu...şu an yapabileceğin bir şey mi, sonra mı, hayat değiştiren bir şey mi, alakasız şeyler mi olup olmadığını bilmiyoruz.

Bu belirsizlik, hızlı algısal sınıflandırma sistemimizi kasıp kavurur, strese neden olur ve aşırı karar yüklenmesine yol açar. E-posta bir karar gerektirir! Cevaplamalı mıyım? Eğer öyleyse,şimdi mi sonra mı? Ne kadar önemli? Eğer cevaplamazsam veya doğru cevaplamazsam sosyal ve ekonomik veya işle ilgili sonuçları ne olacak?


Ancak mesaj atmak, e-posta problemlerinin çoğundan ve daha başka şeylerden de sorunlu gözüküyor. Çünkü karakterlerle sınırlıdır ve herhangi bir detay seviyesini veya özenli bir tartışmayı zorlaştırır. 


Elbette şimdi,e-postaya eski bir iletişim aracı olarak yaklaşılıyor. 30 yaşın altında olan pek çok insan, e-postanın sadece ''yaşlı insanlar'' tarafından kullanılan modası geçmiş bir iletişim aracı olduğunu düşünür. Onun yerine mesaj atarlar,ve bazıları hala Facebook'a yazar. Facebook paylaşımlarıyla dosyalar,fotoğraflar,videolar ve metin mesajlarının bağlantılarını eklerler ve bu, 30 yaşın üzerindeki kişilerin e-posta ile yaptıklarının aynısıdır.  20 yaşın altında ki pek çok insan şu an Facebook'u daha çok yaşlı jenerasyonlar için olan bir araç olarak görür.

Onlar için mesajlaşma, iletişim modunun önceliği olmuştur.Telefon konuşmaları ile elde edemediğimiz gizliliği ve e-posta ile elde edemediğiniz aciliyeti sunar. Acil yardım hatları, risk altında olan gençlerden mesaj yoluyla gelen çağrıları kabul etmeye başladı ve bu onlara iki büyük avantaj sağlıyor: Bir anda birden fazla kişiyle ilgilenebilirler ve eğer bu esnada bir uzmana ihtiyaç duyulursa, görüşmeyi kesmeden bir uzmanla görüşmeye devam edebilirler.

Ancak mesaj atmak, e-posta problemlerinin çoğundan ve daha başka şeylerden de sorunlu gözüküyor. Çünkü karakterlerle sınırlıdır ve herhangi bir detay seviyesini veya özenli bir tartışmayı zorlaştırır. Ve bağımlılık sorunları, mesaj atmanın aşırı aciliyeti ile artar. E-postaların internet üzerinden kendi yolunu işlemesi biraz zaman alır,onları bariz bir şekilde tıklayıp açma adımını atma ihtiyacı duyarlar. Metin mesajları sinir bir şekilde telefonunuzun ekranında belirir ve sizden dikkatinizi ister. Cevaplanmamış bir mesajın gönderene kendini aşağılayıcı hissettirmesi toplumsal beklentisini de ekleyelim ve sen bağımlılık için bir tarif aldın: Bir mesaj alırsın ve o senin yenilik merkezlerini etkinleştirir. Cevaplarsın ve kendini görevi tamamladığın için ödüllendirilmiş hissedersin. (mesaj 15 saniye öncesine kadar sana tamaman yabancı olsa bile). Senin limbik sistemin ''Daha! Daha fazla! Bana daha fazla ver! diye haykırırken, bunların her biri bir dopamin atışını tetikler.

Ünlü bir deneyde,benim Mc Gill'den meslektaşlarım, hemde nörologlar Peter Milner ve James Olds, farelerin beyinlerine, nucleus accumbens diye adlandırılan limbik sistemin küçük bir yapısı içinde, farelerin beyinlerine küçük bir elektrot yerleştirdiler. Bu yapı,dopamin üretimini düzenler, kumarbazlar bahis kazanınca, uyuşturucu bağımlıları kokain alınca veya insanlar orgazm olunca ''aydınlanan'' bölgedir-Old Milner bu bölgeyi zevk merkezi olarak adlandırır. Kafesteki bir kol, farelere doğrudan onların nucleus accumbens'ına giden küçük elektriksel sinyal göndermesine izin verdi. Sizce bundan hoşlanmışlar mıdır? Hem de nasıl! Hiçbir şeyden haz almadıkları kadar çok sevdiler. Yeme ve içme hakkındaki her şeyi unuttular. Çok uzun zaman sonra acıkmışlardı, eğer küçük krom çubuğa basma şansları olsaydı, lezzetli yemeği görmezden gelirlerdi ve hatta ilişkiye girme fırsatını bile göz ardı ederlerdi. Fareler açlıktan ve yorgunluktan ölene kadar, sadece kola tekrar tekrar bastılar. Bu sizde bir şey hatırlattı mı? 30 yaşındaki bir adam, Guanghou(Çin'de),üç gün boyunca sürekli olarak video oyunları oynadıktan sonra öldü. Diğer bir adam Daegu (Kore'de) yaklaşık 50 saat boyunca sürekli video oyunu oynadıktan sonra kalp kriziyle ölmüştür.


Her zaman, öyle yada böyle e-posta atıyoruz, başarma duygusunu hissediyoruz ve beynimiz bize bir şeyler başardığımızı söyleyen bir topak ödül hormonu alır. Her vakit, bir twitter veya facebook güncellemesi kontrol ederiz, yeni şeylerle karşılaşırız ve kendimizi daha sosyalleşmiş hissederiz (bir çeşit garip, kişisel olmayan siber bir şekilde) ve beynimiz başka bir topak ödül hormonları daha alır. Beynin yenilik arayan parçası, prefrontal kortekste, üst düzey düşünmeye, planlamaya, listelemeye değil sadece zevk duygusuna neden olur. Hiç kuşkunuz olmasın: E-posta, Facebook ve Twitter ‘ı neler olup olmadığına bakmanız, sinirsel bir bağımlılık oluşturmaktadır.

9 Kasım 2015 Pazartesi

Daha İyi Bir Yönetim İçin Tek Seferde Tek Bir İnce Ayar


Çeviren: Esra Şimşek 





Google’ın ana sayfası basit, anlaşılır ve güzel bir şekilde dizayn edilmiştir. Fonksiyonel ve verimlidir. Hükümetin olmadığı her şeydir. Fakat federal hükümet Google’ın gizli kaynağını ortaya çıkarıyor olduğundan bu durum değişmek üzeredir.

Bu gizli kaynak A/B testi diye isimlendirilen bir fikirdir. Büyük bir arama butonunun daha fazla aramaya öncülük edip etmediğini anlamak ister misin? Bunun için bir deney yap ve bu deneyde bazı kullanıcılara rastgele büyük bir arama butonu, diğerlerine ise daha küçük bir arama butonu göster. Her bir grubun ne yaptığını dikkatlice izle ve herhangi bir büyüklükteki butonun verdiği sonuçlara göre verimini belirle.

Google’ın deneyi sosyal bilimcilerin uzun bir süredir bildiği bir şeyleri de açığa çıkardı: Seçeneklerin nasıl sunulduğundaki küçük değişiklikler davranışta büyük değişikliklere yol açabilir. İyi bir dizayn önemlidir, fakat o sadece estetiğin bir parçası olmaktan ziyade bir fikrin bir diğerine karşı dikkatlice sınanmasıyla ortaya çıkarılan bir şey olmasıyla daha fazlasıdır. Fikir, somut verinin ne işe yaradığının değerlendirilmesine izin verir.

Bu bir derstir -ama Beyaz Saray da kaybolup gidenlerden değildir-, bunlar, geçen yıl toplanan Sosyal ve Davranışsal Bilim Takımı diye adlandırılan görevlilerden oluşan fakat birçoğunun davranışsal kavrayış takımı (Nudge Unit) olarak bildiği bir ekiptir. Davranışsal kavrayış takımı (Nudge Unit) daha iyi bir yönetim dizayn etme görevleri olan doktor, avukat, siyaset bilimci, ekonomisti ve psikoloğu kapsayan bir grup politika yapıcıdır. Google’ın da gösterdiği gibi iyi bir dizayn pahalıya mal olmaz (etkisiz bir e-maile kıyasla etkili bir e-mail göndermekten pahalı değil­­­)  ve neyin işe yaradığını anlamak için denemeye değer.

Sosyal ve Davranışsal Bilim Takımı bir yıldır dizayn üzerinde çalışıyorlar ve son zamanlarda, yürürlüğe koydukları düzinelerce ufak düzenlemeleri detaylandıran ilk raporlarını yayınladılar. Daha önemlisi, her bir düzenleme Google mühendislerine rehber olan A/B testinin bir çeşidine bağlıdır.

Şimdiye kadarki sonuçlar etkileyici ve yaptıkları işin milyon ve milyar dolarlar kurtaracağını öne sürüyor. Çünkü bu düzenlemelerin maliyeti o kadar düşük ki, makul düzeyde etkiler bile olağandışı yüksek fayda maliyet oranı sağlar.

Bir deneyde, araştırmacılar, insanlar her ne zaman tek taraflı bir çıktı almayı denediklerinde onlara iki taraflı çıktının nasıl alınabileceğini hatırlatan bir mesaj belirsin diye tarım bölümündeki birkaç bilgisayara bağlı bazı yazıcılarda ufak düzenlemeler yaptılar. Düzenledikleri yazıcılarda, bütün yazdırma işlerinin %52 si çift taraflıyken düzenleme yapılmayan diğerlerinin %46 sı çift taraflıydı. Bu yöntemi uygulayarak tüm federal hükümet çapında bir yılda yarım milyardan fazla kağıt kurtarabileceğini öneren Sosyal ve Davranışsal Bilim raporuna göre, her yıl yaklaşık 18 milyar kağıdın federal hükümetin yazıcılarından eksildiğini fark edene kadar bu %6 lık artış oranı çok fazlaymış gibi gelmeyebilir.

Başka bir deneyde, araştırmacılar lise son sınıf öğrencilerine yazın mezun olduktan sonraki adımın bir üniversiteye kayıt olunması gerektiğini hatırlatan bir mesaj gönderdiler. Bu mesajı alan rastgele seçilmiş öğrencilerden %68 i, hiç mesaj almayanlarla kıyaslandığında ise %65 i üniversiteye yazıldı. Etkisi düşük gelirli ve birinci kuşak öğrenciler için oldukça büyüktü. Eğer üniversiteye gitme oranındaki bu %3 lük artış seni heyecanlandırmıyorsa, bunu sadece emeğinin karşılığını alabileceğin en iyi denenmiş eğitimsel müdahalelerden biri yapan ve toplamda bir öğrenci için 7 dolara mal olan sekiz mesajın sonucu olduğunun farkına var. Şüphesiz bu sekiz mesaj burs olarak binlerce doları gözden çıkarmakla kıyaslandığında üniversiteye gitmeyi teşvik etmenin en uygun maliyetli yoludur.

Küçük dokunuşlar insanların daha dürüst olmasına katkı sağlar. Yaratıcı bir düzenlemede araştırma takımı federal satıcı vergi tahsilatı formuna satıcılardan doğruyu rapor edeceklerine dair söz isteyen bir ileti ekledi. Bu yeni formu kullanmak için rastgele seçilen kişiler eski formu kullanan kişilere göre daha fazla toptan satış bildirdiler. Sadece üç ay içinde vergi karşılığı küçük ve belirsiz de olsa, bu yeni form, vergilerde ek olarak insanların 1.6 milyon dolar ödemeye gönüllü olmalarına sebep oldu. Bu fikri genişletmek potansiyel olarak ek gelire milyar dolarlar ekleyebilir.

Çok sıklıkla hükümetin iyi niyeti, çok az insanın kullanımına öncülük eden, fazlasıyla anlaşılması güç programlar yapan bürokratlar tarafında mezara konuyor. Örneğin, eğer öğrenci kredini ödemekte zorluk çekiyorsan, gelirinin belli bir kısmı azaltılmış aylık ödemelerine başvurabilirsin. Buradaki fikir, senin hala borcunu ödüyor olman ancak oldukça yavaş bir şekilde. Problem ise, çok az insanın bu olasılığın farkında olması ve çok az insanın da bu yola başvurması. Yazık ki, federal hükümet aslında kimin kredilerini geri öderken zorlandığını ve kimin onlara doğrudan yardım edebileceğini biliyor. Bu insanların alt kümesine gönderilen bir e-mail , e-mail almayanlarla kıyaslandığında birçoğunun rahatlamasına sebep oldu.

Diğer deneyler ise ordu üyeleri arasında birikimi arttırma yollarına odaklandı. Hükümet cömert bir birikim planı sunuyor fakat bu sunduğu birikim planı kayıt olan bütün hizmet üyelerinin yarısından daha az. Virjinya’ da ki Joint Base Myer–Henderson Hall’ a ( Arlington civarında bulunan Amerikan ordusu) transfer edilen hizmet üyeleri, kayıt olup olmayacaklarına dair seçim yapmaya teşvik edildiklerinde, kayıt olanlarda keskin bir yükseliş meydana geldi. Buna karşı, Virjinya’ daki Fort Belvoir, Kuzey Karonila’ daki Fort Bragg ya da Maryland’ deki Fort Meade transfer edilen kişiler hiçbir talimat almadılar ve kayıtlarda herhangi bir artma gözlenmedi.

Diğer çeşitli deneyler, iyi tasarlanmış bir mektubun sağlık hizmetleri başvurusunda artışa öncülük edebileceğini gösterdi; etkili bir e-mail, insanlara işyerlerindeki tasarruf planına katılmalarına teşvik etti; kısa bir web adresi, insanları online ödemeler yapmaya istekli hale getirdi; insanlara üçte iki şansa sahip olduklarını söylemek, %66 şansa sahip olduğunu söylemekten daha ikna ediciydi; ve eğer gazilere bir program için uygun olduğunu söylemek yerine, onu hak ettiklerini söylediysen muhtemelen o programla meşgul oldular.

Belki de en önemlisi etkili olmayan itelemelerin olmasıydı. Örneğin, fazla reçete yazan doktorlar, hastalarına, diğer doktorlardan daha fazla ilaç yazdıklarını anlatan mektuplar gönderdiler fakat bu mektuplarda hastaların davranışlarını değiştirmedi. Bu fikir işe yaramamıştı, öyleyse başka bir şey deneme zamanıydı.

İşittikleri hikayenin onlara aslını söyleyelim, çalışkan kişilerin gizli karışımı şu; iş yapmanın daha iyi yollarını bulabilmek için akademik araştırmaları kullanıyorlar. Muhtemelen, bana öyle geliyor ki, ana fikir oldukça basit: nasıl daha iyi yapacağını bilmek değil, neyin işe yaradığını test etmektir. Bıkmadan usanmadan deney yapmak, neyin işe yaradığının farkına varmak ve işe yaramayanı bir kenara ayırmak. Bu tarifi takip etmek bir yönetime kazanç getirebilir tıpkı Google gibi anlaşılır, kullanışlı ve oldukça etkili.