13 Ocak 2014 Pazartesi

Albert Einstein "İnandıklarım"


Dünyadaki durumumuz tuhaf görünmektedir. Her birimiz burada, ne için ve neden olduğunu bilmeden, kendi isteğimiz dışında ve davetsiz olarak, kısa bir süre için bulunuyoruz. Günlük hayatlarımızda diğerleri, sevdiklerimiz ve kaderleri bizimkiyle bağlanmış olanlar için bulunduğumuzu hissediyoruz.

Çoğu zaman, hayatımın çok büyük bir oranda hemcinslerimin çalışmaları üzerine kurulu olduğu düşüncesi beni endişelendiriyor ve onlara duyduğum minnettarlığın farkındayım.

Ben iradenin özgürlüğüne inanmıyorum. Schopenhauer'in "İnsan her istediğini yapabilir, ama her arzusunu isteyemez." sözleri hayatım boyunca her durumda bana eşlik etti ve benim için acı verici olsa da, diğerlerinin eylemleriyle uzlaştırdı. Serbest irade olmadığını farketmek, kendimi ve hemcinslerimi, eylemde bulunan ve karar veren bireyler olarak, aşırı derecede ciddiye almaktan ve kendimi kaybedecek kadar öfkelenmekten korudu beni.

Hiçbir zaman zenginliğe ve lükse göz dikmedim ve hatta bunları küçümsedim. Sosyal adalete olan tutkum, tıpkı muğlak gereklilik olarak görmediğim zorunluluklar ve bağımlılığa olan nefretim gibi,  beni çoğu zaman insanlarla çatışmaya götürdü. Her zaman bireye saygı duydum, şiddet ve kulüpçülüğe aşılması güç bir nefret duydum. Bütün bu dürtüler beni tutkulu bir pasifist ve savaş karşıtı yaptı. Sadece vatanseverlik kılığında olsa bile, her tür milliyetçiliğe karşıyım. 

Mevki ve mülkiyete dayalı ayrıcalıklar, tıpkı abartılmış kişilik kültleri gibi, bana her zaman haksız ve zararlı geldi. Demokratik hükümet biçimlerinin zayıflıklarını gayet iyi bilsem de, ben demokrasi idealinin taraftarıyım. Sosyal eşitlik ve bireyin ekonomik olarak korunumu bana her zaman devletin en önemli toplumsal görevi olarak göründü.

Günlük hayatımda tipik bir yalnız olsam da, doğruluk, güzellik ve adalet için çabalayanların görünmez topluluğuna ait olduğumun bilinci beni yalıtılmış hissetmekten korudu.

Bir insanın en güzel ve en derin deneyimi gizemli olanı hissetmektir. Hem dinin, hem de sanat ve bilim çabalarının temel ilkesidir bu. Bu deneyimi hiç yaşamamış kimseler, bana ölü değillerse, en azından kör gibi gelir. Deneyimlenebilecek her şeyin arkasındakini hissetmek, zihnimizin kavrayamayacağı ve güzelliği, muhteşemliği bize ancak dolaylı yollardan ve zayıf bir yansıma olarak ulaşan bir şeydir; bu dindarlıktır. Bu anlamda dindarım. Bu sırları merak etmek ve orada olup bitenlerin yüce yapısının sadece imgesini alçakgönüllülükle, zihnimle kavramaya çabalama girişimi bana göre yeterlidir.

1932, Almanya İnsan Hakları Birliği

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder