Ocak 13, 2014
Bağış Can Kılıçarslan
Geçtiğimiz
birkaç yılda, ağlar hakkında konuşmak moda oldu. Çoğunlukla bunu sağlıklı ve
önemli olduğunu düşünüyorum ve bu konuya katkıda bulunuyor olmaktan da
memnunum.
Ancak, bu konuşmaların aldığı yön konusunda,
bunun böyle cereyan etmesinden rahatsızlık duyuyorum. İnsanların bu terimi kar
amacı gütmeyen sektörlerde, özellikle de hayır işlerinde, eskiden beri sahip
oldukları, sert emir komutacı dünya görüşünü tanıtan yeni bir yol olarak
kullandıklarını sıkça duyuyorum. Bunu test etmenin kolay yolu, insanların
anlamın değişip değişmeyeceğini görmeye çalıştıkları bir zamanda,
“organizasyon” ile “ağ” kelimelerinin yerini değiştirmektir. Kar amacı güden
sektörlerde, özellikle teknolojide, ağların sık sık statükoya karşı aşırı bir
tepki olarak lanse edildiğini duyuyorum. İnsanlar “Hiyerarşi yanlıştır,” diyor,
“Takımlar ölüdür.”
Ağlar hakkındaki konuşmaların büyük bir kısmı neden bu
iki rahatsız edici ve hatalı aşırı uçlar altında toplanıyor? Konuşmak bir
kenara, tanımını yapmak bile insanları neden bu kadar zorluyor?
Nedir ağlar
hakkındaki bu kadar özel olan şey?
Ağlar gücü daha iyi
anlamamızı sağlayan birer mercek oldukları için özeldirler.
Gücü niçin
önemsemeliyiz?
Çünkü guruplardaki en büyük amacımız, gücü maksimuma
çıkarabilmektir. Kollektif zeka ve
etkin işbirliğini bünyesinde toplayan temel olgu, bütünün parçalar toplamından
büyük olmasıdır. Bir diğer deyişle,
1 + 1 > 2
Bu denklemi, her bireyin gücünü maksimuma çıkarma
amacıyla, toplam gücün bütünün parçalarından daha büyük olacağı bir şekilde,
güç etrafında çerçeveleyebilirsiniz. Örneğin –Alice ve Bob adında- iki kişiyle
takım oluşturduğunuzu ve sizden kendi yiyeceğinizi kendinizin yetiştirmenizi
istendiğini farz edelim. Çiftçilikten sadece Alice, aşçılıktan da sadece Bob
anlıyor. Siz ikisi hakkında da bir şey bilmiyorsunuz.
Muhtemelen Alice’in çiftçilikten, Bob’un da yemek
pişirmekten sorumlu olmasını isterdiniz. Mesuliyet sahibi olmak işi sadece
bilen kişiye yaptırmak değil, işin yapıldığından emin olmak demektir. Mesela,
önce ne yetiştireceğinize karar verdikten sonra neyin olması gerektiğinden ve
görev dağılımından Alice sorumlu olabilir.
Bu durumdaki varsayım, doğru bilgiye sahip kişilerin güce
sahip olması gerektiğidir. Peki öncesinde, ne yetiştirip ne pişireceğinize
nasıl karar vermelisiniz? Alice ve Bob konuyla ilgili bilgiye sahipler, fakat
sahip oldukları bilgi karar verirken işe yarayacak tek nokta değil.
Bu kararın nasıl verileceğine dair evrensel doğru bir
cevap yok. Ancak, bu kararın nasıl verileceğine dair bazı senaryoları
keşfedebiliriz:
·
Takımın resmi, atanan lideri sizsiniz, bundan
dolayı Alice ve Bob görevi size devretmeli.
·
Göreve maddi kaynak sağlayan sizsiniz, bundan
dolayı Alice ve Bob görevi size devretmeli.
·
Siz ve Alice 14 yaşındasınız, Bob ise 32
yaşında, bu sebeple Siz ve Alice görevi Bob’a devretmelisiniz.
·
Alice ve Bob üniversiteyi beraber okudular,
doğal olarak birbirlerine daha yakınlar.
·
Siz ve Bob erkeksiniz, böylece doğal olarak
birbirinize daha yakınsınız.
·
Alice Bob ile Sizden oldukça daha uzun boylu, o
yüzden ikiniz doğal olarak görevi Alice’e devretmelisiniz.
Hadi
olayı biraz daha karmaşıklaştıralım. Ya inanılmaz çabuklukta öğrenebilen birisi
olsaydınız ve beraber çalıştığınız zaman zarfında, hızlıca Bob’dan daha iyi bir
aşçıya dönüşseydiniz? Bunun beraberinde, ilerleyen bir zamanda, yemek pişirmek
için, Bob’un değil, sizin sorumlu kişi olmanız gerekirdi, en azından
sorumluluğun yarısı sizin olmak zorunda kalırdı. Gurup bu sonuca nasıl varırdı?
Güç,
bazıları diğerinden daha açık ve net olmak üzere, birçok farklı yerden
gelebilir. Örgütler, basit tabirle, resmileştirilmiş güç şeklidir. Resmi güçle çalışmak ve hakkında konuşmak
kolaydır, çünkü onu görebiliriz ve onun arkasında bir uzlaşma saklıdır. Ama
resmi gücün, önem arzeden tek güç şekli olduğu varsayımına varmak hatalıdır.
Bu, örgütsel merceklerden bakmanın getirdiği tipik bir kusurdur. Aslında bu
mercekten bakmak sorun değildir, asıl sorun insanların kendi guruplarını
incelerken diğer merceklerden bakamıyor oluşudur.
Ağlar,
en büyük meta- merceklerdir. Ağlar, insanlardan ve birbirleriyle olan
ilişkilerinden oluşur. Bu ilişkileri nasıl tanımlayacağınıza siz karar verirsiniz. Örgütsel bir mercek, ilişkilerin organizasyon
tablosuyla tanımlandığı ağ merceğidir. İlişkileri ayrıca, kimin kimle
konuştuğuna göre, kimin kimle bazı özellikleri
paylaştığına göre (ör: ırk, yaş, cinsiyet vs.), ya da insanların ofislerinin
birbirine fiziksel olarak yakınlığına göre de tanımlayabilirsiniz.
Bunların
tümü geçerli, önemli potansiyele sahip, gurup içinde güce sahip olma
yollarıdır, çünkü – gurubun gücünü maksimuma çıkaran – “doğru” yapı, resmi org
tablosuyla alakalı olmayabilir.
Ağlar, hiyerarşinin reddi değildir.
Ağlar, katılığın reddidir. Hiyerarşi, “doğru” hiyerarşi olduğu müddetçe
elverişli bir karar verme mekanizmasıdır. Kuvvetli ağlar, doğru hiyerarşilerin
doğru zamanda doğmasına izin verirler.
Ağınızdan en yüksek verimi almak istiyorsanız (unutmayın
ki bir örgüt da bir nevi ağdır), işe reçete arayarak değil, şu soruları sorarak
başlayın:
·
Benim ağımdaki güç nerede?
·
Farklı durumlar esnasında güç nerede olmalı?
·
Bunu destekleyebilmek için ne tür yapılar bina
etmeliyiz?
Bu
sorularla başlamak, başarılı ağların mutfağındaki - ilişkiler kurmanın,
paylaşmanın, farklılığın, kontrolü paylaştırmanın, açıklığın önemi gibi - birçok malzemenin gerçek anlamını daha iyi
anlamaya yardımcı olacaktır. Yapılar hakkında, ağınızı çalıştırabilecek, – hem
dolaylı, hem doğrudan – daha geniş bir bakış açısı verecektir.
Ağlar,
gücü anlayıp onu en yüksek seviyeye çıkarmanıza yardım eden kuvvetli merceklerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder