23 Ocak 2015 Cuma

Ahlaklı Bir Çocuk Yetiştirmek

Çeviren: Tuğba TEKÇELİ 

İyi bir ebeveyn olmak için ne gerekir? Çocukların başarılı kişiler olmaları için nasıl eğiteceğimize dair bir kaç hile biliyoruz. Örneğin, araştırmaya göre ebeveynler yetenekten ziyade çabayı övdüklerinde çocuklar daha güçlü bir iş ahlakı geliştiriyorlar ve daha fazla motive oluyorlar.

               
Bazı ebeveynlerin, çocukların başarılarını onların yerine yaşamalarına rağmen, bir çoğu için başarı birinci öncelik değil.  Bizler çocuklarımızın nazik, şefkatli ve yardımsever olmaları için endişe ederiz. Anketler sonucunda; ABD’deki Avrupa , Asya, İspanyol kökenli ve Afrikalı etnik gruplardan ebeveynlerin hepsinin, başarıdan çok şefkatli olunmasına önem verdiği ortaya çıkmıştır.  Bu anketler tüm dünyada düzenlenmektedir: Dünya 50 ülkeden insanlara hayatta ki onlara yol gösteren ilkeleri sorulduğunda en önemli konunun başarı değil şefkat olduğu çıkıyor.

Hayatlarımız da kapladığı öneme rağmen çocuklara diğerlerine şefkat göstermelerini öğretmek kolay bir görev değildir. Yaklaşık 600 İsrailli aile üyelerinde yapılan bir çalışmada, naziklik ve şefkate değer veren ebeveynler bu değerleri paylaşan çocukları yetiştirmekte genelde başarısız oldu.

Bazı çocuklar tamamen iyi bir doğaya sahip mi değil mi? Geçtiğimiz 10 yılda; bir karşılık beklemeden başkalarına sık sık yardım eden insanların şaşırtıcı başarıları üzerinde çalıştım. İki kız ve bir erkek çocuk babası olarak bu cömert eğilimlerin nasıl geliştiği hakkında gitgide merakım arttı.
Genetik ikiz araştırmaları göstermektedir ki şefkat ve verici olma eğilimlerimizin dörtte birinden yarısına kadar olan kısım ailemizin genlerinden mirastır. Bu da terbiye etmek için bir sürü yer bırakmaktadır ve bunun kanıtı ebeveynlerin nasıl kibar ve şefkatli çocuklar yetiştirdiğinde :  Çoğu ebeveynin iyi davranışı överken, kötü davranışa cevap verirken ve diğerleriyle iletişim kurarken yaptıkları şeylerin tam zıttıdır.

İki yaşından itibaren çocuklar doğru ve yanlış tarafından tetiklenen bazı ahlaki tecrübeler yaşıyorlar. Şefkati doğru davranış biçimi olarak kuvvetlendirmek için; araştırmalar göstermektedir ki,  yüceltmek ödüllerden daha etkilidir. Ödüller sadece bir havuç teklif edildiğinde çocukları nazik olmaya yönlendirme açısından risk taşımaktadır , halbuki,  yüceltme ise paylaşmanın doğası gereği değerli bir şey olduğunu anlatır. Ama çocuklarımız ilk cömertlik emareleri gösterdiklerinde onları ne çeşit bir övgüde bulunmalıyız?

Birçok ebeveyn çocukları yerine davranışlarını övmek önemli olduğunu inanır, böylece çocuk davranışı tekrarlamayı öğrenir. Gerçekten de "Sen yardımsever bir insansın" yerine "Bu çok yardımsever bir davranıştı" cümlesini söylemeye dikkat eden bir çift tanıyorum.
Ama bu doğru bir yaklaşım mıdır ? Akıllıca bir deneyde, araştırmacılar Joan E. Grusec ve Erica Redler cömert davranışa karşı cömert karakteri onayladığımızda ne olacağını araştırmak üzere yola çıktılar. 7 ve 8 yaşındakiler misket kazanıp birkaçını fakir çocuklara verdiklerinde araştırmacı şöyle dedi : “ Vay, epeyce bir şey paylaştın.“

Araştırmacılar çocukları farklı türden övgüler alacakları şekilde rastgele dağıttılar. Bazı çocukları “Misketlerinden birkaçını fakir çocuklara vermen iyiydi, evet bu iyi ve yardımsever bir davranıştı” diyerek övdüler. Diğerlerinde  “Sanırım fırsat bulduğun zaman diğerlerine yardım etmeyi seven bir kişisin. Evet sen çok hoş  ve yardımsever bir insansın.”  diyerek eylemin ardındaki karakteri övdüler.
Birkaç hafta sonra, çocuklar vermek ve paylaşmak için daha fazla fırsatla karşılaştıklarında karakterleri övülen çocuklar, eylemleri övülenlere göre çok daha cömerttiler. Karakterlerini övmek onların bunu kimliklerinin bir parçası olarak içselleştirmelerine yardımcı oldu. Çocuklar kendi eylemlerini gözlemleyerek kim olduklarını öğrendiler: "Ben yardımsever bir insanım."  Bu, ahlaki davranışlar için isimlerin fiillerden daha iyi işlediğini  bulan psikolog Christoper J. Bryan’ın yeni araştırması ile uyuşmaktadır. 3 ve 6 yaş arasındaki çocukların bir işe yardım etmelerini sağlamak için onları yardıma davet etmektense “Yardımcı” olmaları için cesaretlendirmek %22 ile %29 arasında daha etkili olmuştur. “Lütfen kolayına kaçma” demek yerine katılanlara “Lütfen kolayına kaçan biri olma” demek kolaya kaçmayı yarıya indirdi. Eylemlerimiz karakterimizin bir yansıması haline geldiğinde ahlaklı ve cömert tercihlere eğilimimiz artıyor. Zaman içinde bu bir parçamız haline gelebilir.

Övgünün, çocukların daha güçlü bir kimlik duygusu geliştirdiği kritik dönemlerde özellikle etkili olduğu görülüyor. Araştırmacılar Joan E. Grusec ve Erica Redler , 5 yaşındaki çocukların kişiliğini övdüklerinde, ortaya çıkan herhangi bir yararın devam eden bir etkisi olmadı : ahlaklı karakteri sabit bir benlik hissinin bir parçası olarak içselleştirmek için çok küçük olmuş olabilirler. Çocuklar 10 yaşına geldiklerinde karakteri övmek ile eylemleri övmek arasında ki farklar kayboldu: İkisi de etkili oluyordu. Karaktere cömertlik aşılamanın en çok çocukların karakter kavramlarını sabitleştirmeye başladıkları 8 yaş civarında önemli olduğu görüldü.
İyi davranışa karşı övgü mücadelenin yarısı olabilir. Fakat kötü davranışlara verdiğimiz tepkinin de sonuçları vardır. Çocuklar suç işledikleri zaman, genellikle iki ahlaki duygudan birini hissederler: utanç ya da suçluluk. Birbirlerinin yerini alan bu duyguların yaygın inancına rağmen, psikolog June Price Tangney’in yaptığı araştırma onların çok farklı sebep ve sonuçları olduğunu ortaya çıkarıyor.
Utanç, kötü biri olduğumun bir hissidir. Oysa ki, suçluluk kötü bir şey yapmış olduğumun duygusudur. Utanç, kendi özüne zarar veren olumsuz bir düşüncedir. Utanç, çocukları küçük ve değersiz hissettirir ve onlar bu durum karşısında ya sert ve ani tepki verirler ya da bu durumdan büsbütün kaçmaya çalışırlar. Bunun aksine, suçluluk iyi davranışla onarılabilen bir durum hakkında ki olumsuz bir yargıdır. Çocuklar suçlu hissettiklerinde, vicdan yapma, pişman olma, zarar verdiği kişiyi anlama ve durumu düzeltme amacında olurlar.

Psikolog Karen Caplovitz Barrett’in öncülük ettiği bir çalışmada, aileler kendi küçük çocuklarının evde suçluluk ve utanç duygusu yaşama eğilimlerini derecelendirdiler. Çocuklar birer bez bebek aldılar, yalnız bir şekilde oynarken bebeğin bacağı yere düştü. Utanca eğilimli çocuklar araştırma yapan kişiden çekindiler ve bebeği kırdığını itiraf etmediler. Suçluluğa meyilli çocuklar bebeği onarmaya çalıştılar, araştırmacıya yaklaştırdılar ve neler olduğunu açıklamaya çalıştılar. Utangaç olan çocuklar kaçınandılar, suçluluğa meyilli çocuklar telafi edici, düzelticiydiler.

Eğer çocuklarımızın başkalarını önemsemesini istiyorsak, yanlış davrandıkları zaman, onlara utanmalarından ziyade suçlu hissetmeyi öğretmemiz gerekmektedir. Duyguların ve değerlerin gelişimi üzerine yapılan bir araştırmanın değerlendirmesinde, psikolog Nancy Eisenberg önermektedir ki; ebeveynler öfkelerini ifade ettiklerinde, sevgilerini geri çektiklerinde ya da ceza tehdidiyle güçlerini göstermeye çalıştıklarında utanç ortaya çıkar; ebeveynler disiplin uygulamasında başarısız olurlar ve bu da güçlü ahlaki değerlerin gelişimini engeller.

Kötü davranışa karşı en etkili tepki hayal kırıklığı ifade etmektir. Profesör Einsberg ve David R. Shaffer 'in bağımsız görüşlerine göre, ebeveynler hayal kırıklığı göstergesiyle ve davranışın niçin davranışının yanlış olduğunu, bunun başkalarını nasıl etkilediğini ve bu durumu nasıl düzelteceğini açıklayarak yardımsever çocuk yetiştirmektedirler. Bu çocukların olayları değerlendirme derecelerini, başkalarına karşı sorumluluk ve empati duygularını ve yardımsever bir insan olmayı sağlayan ahlaki kimlik duygusunu geliştirmeyi sağlar. Hayal kırıklığı göstergesinin güzelliği şudur, gelişim için büyük beklentiler ve potansiyel ile birleşmiş kötü davranışın onaylanmamasını anlatır. “Kötü bir şey yapmış olsan bile sen iyi bir insansın ve biliyorum ki daha iyisini yapabilirsin.”

Kötü davranışı eleştirmek, iyi karakteri övmek ne kadar etkili olsa da, cömert bir çocuk yetiştirmek, çocuklarımızın eylemlerine tepki verme fırsatını beklemekten daha fazlasını içermektedir. Ebeveynler olarak, değerlerimizin çocuklara ulaşmasında önceden önlem almak istiyoruz. Fakat, çoğumuz bunu yanlış yoldan yapıyoruz.

Klasik bir deneyde, psikolog J.Philippe Rushton, ilkokul ve ortaokul çağındaki 140 çocuğa,bir oyun kazanmak için,  tamamen kendilerine saklayabilecekleri ya da yoksulluk içindeki bir çocuğa bir miktar bağışlayabilecekleri jetonlar verdi. İlk başta bencilce ve cömertçe oyun oynayan ve sonrasında onlara almanın, vermenin ya da ikisini de yapmamanın değeriyle ilgili öğüt veren bir öğretmen figürü izlettiler. Yetişkinlerin etkisi önemliydi: Eylemler kelimelerden daha yüksek sesle konuşur. Bir yetişkin bencilce davrandığında çocuklar uyumla takip ederler. Kelimeler çok fazla farklılık göstermedi- çocuklar yetişkinin bencillik ya da cömertliği ağızdan destekleyip desteklemediğini dikkate almaksızın, bencilce davranışını gözlemledikten sonra daha az jeton verdiler. Yetişkin cömertçe davrandığında, öğrenciler cömertlik öğüt edilse de edilmese de aynı miktarı verdiler- onlar her iki durumda da yani cömertlik öğüt edilse de edilmese de standarttan daha fazlasını; % 85ini verdiler. Yetişkin bencilliği öğüt ettiğinde, cömertçe davrandıktan sonra bile, öğrenciler standarttan daha fazlasını % 49’unu verdiler. Çocuklar; cömertliği kendi rol modellerinin ne söylediklerini dinleyerek değil, onların ne yaptıklarını gözlemleyerek öğrenirler.



Zamanla bu rol-modelliğin etkilerinin devam edip etmediğini test etmek için, 2 ay sonra araştırmacılar çocuklar oyunu yeniden oynarken gözlemlediler. Çocukların jetonları verip vermemesinde modelin etkisi mi yoksa öğüdün etkisi mi var ve çocuklar 2 ay öncesinden bile bunu hatırlayabiliyorlar mı ?

En cömert çocuklar öğretmenin bir şey söylemeden jeton verdiğini izleyenlerdir. 2 ay sonra, bu çocuklar; hem aynı davranışı gözlemleyen aynı zamanda öğüdü de dinleyen çocuklardan  % 31 daha cömertlerdir. Bu araştırmadan alınan mesaj açık ve nettir : Eğer ki sen cömertlik modeli göstermezsen, kısa vadede öğüt yardımcı olmayabilir ve uzun vadede öğüt hiçbir şey söylemeden verilenden daha az etkilidir.

İnsanlar genellikle karakterin eyleme sebep olduğuna inanır, ama iş ahlaklı çocuk yetiştirmeye geldiğinde, karakteri şekillendiren eylemi hatırlamamız gerekmektedir. Psikolog Karl Weick soru sormayı sevdiği için: “Ne yaptığımı anlayana kadar kim olduğumu nasıl bilebilirim? Nereye yürüdüğümü anlayana kadar neye değer verdiğimi nasıl bilebilirim?”

Adam Grant, Pensilvanya Üniversitesi Wharton Okulu Yönetim ve Psikoloji Profesörü ve “Almak ve Vermek: Niçin Başkalarına Yardım etmek Başarımızı Yönlendirir?” kitabının yazarıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder