14 Şubat 2016 Pazar

Rehber Konumdaki Öğretmen Üst-Bilişi Artırıyor



Çeviren: Gökberk Bilgin

Metnin orijinali için tıklayınız




Bir öğretmen olarak, dersinizin ve materyallerinizin nasıl olabildiğince ilgi çekici ve ulaşılabilir olmasına uğraşırsınız? Bildiğiniz konu hakkında ve onu nasıl öğrendiğiniz hakkında düşünürsünüz. Ve bunlar yetmezmiş gibi, ne olursa olsun (öğle yemeği sonrası, yaklaşan balo ya da ikinci sınıf öğrencileri arasında çıkan son sosyal medya skandalı), konunuzun öğrencilerin ilgisini nasıl sürekli tutacağı ve nasıl ilgi çekeceği üzerine çalışırsınız. Tüm bu düşünce bir derse sığar ve yine de geri kalmış ya da dersten kopmuş öğrenciler vardır. Çok sıkı çalışmak ve hala her öğrenciye ulaşamamak can sıkıcı olabilir. Ve kendiniz dışında suçlayacak kimse yok-- Sınıfın en iyi şekilde öğrenmesi için uğraşıyorsunuz.



2005’te Ulusal Bilim Akademisi öğrenme hakkında bildiğimiz her şeyi ’’Öğrenciler Nasıl Öğrenir’’ adlı bir bildiride yeniden inceledi. Bu 600 sayfalık bildiri, UBA’nın verimli öğrenmenin anahtarı olarak betimlediği bir kelimede sonuçlandı: Üst biliş.
Üst biliş (ya da düşünme hakkında düşünmek), tüm verimli öğrenme arkasındaki itici gizli güçtür. Eğer öğrencilerinizin olabildiğince çok öğrenmesini istiyorsanız, üst biliş miktarını artırmalısınız. Bu oldukça basit bir eşitlik.

Tek problem, çoğu sınıfta üst bilişin sadece öğretmenleri terfi ettirme üzerine kurulu olmasıdır. Başarmak için öğrencilerin düşünme şekli (Ne biliyorlar?, ilgilerini ne canlı tutar) kadar, kendi düşünme yöntemimiz üzerinde de (Nasıl öğrendim?, Bunu daha önce nasıl öğrettim?, başarılı olup olamadığımız) düşünmeye ihtiyacımız var. Yine de, öğrencilerinizin konudan uzaklaşması, ilgisinin kesilmesi ve sizin materyali onlar için basitleştirmenizi beklemeleri oldukça kolaydır. Siz ‘’ben sizin tüm fitness hedeflerinizi gerçekleştirmenize yardım edeceğim. Şimdi arkanıza yaslananın ve ağırlıkları kaldırışımı seyredin’’ diyen bir kişisel eğitmensiniz. Öğretmek zor bir iştir-- ilginiz sürekli yüksek ve onu nasıl geliştireceğinizi bilmeniz gerek. Bu kesinlikle uzman bir öğrencinin yapacağı şeydir. Bu yüzden bilginizi paylaşın! Eğer öğrencilerinizin gerçekten daha iyi olmasını istiyorsanız, onların sizinle aynı yolda yürümesine izin verin.

Eric Mazur’un yapmak istediği de tam buydu. Harvard’da bir fizik profesörü olarak, dünyadaki en eğitimli lisans öğrencileriyle çalışırken, onların bilgi eksikliğini fark etmesi oldukça şaşırtıcıydı. Mazur, onları daha fazla düşünmeye zorladı, böylece öğrencilerin bir birlerine bir şeyler öğretmelerini sağladı. Değişim hayret vericiydi. Onun akran öğretimli yaklaşımı öğretmenin dersini teknoloji materyallerle zenginleştirmesi (flipped classroom) hareketi ortaya çıktığından beri vardı, ve araştırmalar bunun istikrarlı bir şekilde geleneksel tabanlı işlenen derslerden daha iyi bir sonuç çıkardığını gösteriyor. Şüphesiz! Öğretmenin dersini teknoloji materyallerle zenginleştirmesi-- üst biliş dengesini öğrenciye doğru değiştiriyor. Biz öğrencilerimizi mümkün olduğunca çok düşünen bireyler yapmak istiyoruz, bu yüzden en başarılı öğretmenler öğretmekten ‘’kaçınırlar’’.

Yön Değiştiren Sorumluluk

Bu taktiği kişisel seviyede başarılı bulduk. 10 yıl önce, tam zamanlı öğretmenliğe başladığımızda, öğrencilerimize yardım edebilmek için her şeyi kendimiz yaptık. Onların anlayıp başarılı olduğundan emin olmak bizim işimizdi. Yakın zamanda, öğrencilerimize en çok zarar veren şeyin onlara yardım etme isteğimiz olduğunu fark ettik. Her şeyi yapabileceğimizi biliyorlardı, bu nedenle kendileri adına uğraşmayı bıraktık. Nihayet eğitim dönemine geri döndük. Bir öğrenci bize bir şeyin nasıl yapıldığını sorduğunda, bilmezlikten gelip: ‘’Bilmiyorum, belki de araştırmalısın’’, bir diğeri sorduğundaysa ‘’Hmm çok ilginç, nasıl bulabiliriz?” diyorduk. Öğrenci tekrardan kitaba döndü. Birkaç oturumun ardından öğrenciler cevaplamamız için soru sormayı bıraktı-- zaten anlamaya yol açan davranışların tümünü biliyorlardı.

Öğrencilerin bu değişime merakı olup olmadığı sadece şans işiydi, çalışmalarımıza bilimsel edebiyat alanında başladık, ve tablo hızlıca netlik kazandı. Günümüz öğrencileri inanılmaz kaynaklara sahip-- ve beceri eksikliğiyle başarı dertte. Hiç açmadıkları yepyeni kitapları var. Dünyanın bilgisine tek tıkla ulaşabiliyorlar, ama bunu bilmedikleri şeyleri araştırmak için kullanmıyorlar. Sınıf derslerinin ardından, her yerde öğrenciler-- kültürel veya sosyo-ekonomik geçmişine bakılmaksızın-- öğrencilerin öğretmenden bilgi elde etme beklentisini içselleştirmişti. Bu temelde, onların öğrenmesiyle yükümlü insan fikrinin gerçek anlamı, “onlardan başka biridir’’. Ve bu büyük bir problemdir çünkü hiç kimse öğrenmemizden sorumlu olamaz.

Ne kadar eğlendirici ders yapsanız da, öğrencilerinizin dikkatini çekmeyebilir. Onların sadece bunu yapması, bizi öğrencilerin iyi öğrenemediği ya da ilgisini çekemediğimiz, bunun da öğretmenin hatası olduğu fikrine yönlendirir. Nörobilim perspektifinde bakıldığında, bu düşünce sadece bir hatadır. Öğrencilerin çoğundaki düşünme ve sorun çözmedeki aceleci hareketleri bu fikri güçlendirir. Tecrübelerimize göre, bu bakış açısı Amerika’nın öğrencilerine büyük ölçüde zarar vermiştir. İyi bir eğitim, sizin yerinize düşünen bir öğretmenden gelmez. Size kendiniz için düşünmeyi öğreten (hatta iten) öğretmenden gelir.

Rehber Konumundaki Öğretmen

Elbette, kendini için düşünmeye zorlanmak başta sinir bozucu ve duygusal anlamda rahatsız edici olabilir. Ama, geleceğin iş gücünde kendi kendilerine başarıya ulaşma yeteneklerinin gelişmesini istiyorsak, Amerika’nın çocuklarına mücadele etmeleri için izin vermemiz gerekir. Ve, neyin başarılı bir öğretmen yapacağının daha kapsamlı bir örneğine ihtiyacımız olduğu anlamına gelir. Hepimiz ders boyunca hiçbir şey yapmayan öğretmenlerin korkutucu hikâyelerini duymuşuzdur, fakat gerçek, kendilerinin bir şeyleri düşünerek bulmasına olanak sağlamayan öğretmenlerin çok yardım etmediğidir. İyi bir öğretmen mümkün olduğunca çok öğretmez. İyi bir öğretmen bir şeye nasıl düşünerek ulaşılır davranışını şekillendirirken olabildiğince az şey öğretir. Muhtemel hedefinizin ders boyunca öğrencilerinizin olabildiğince çok düşünmelerini sağlamanız olduğu apaçık görülüyor. Fakat bu durumda, ‘’düşünmek’’ gerçek anlamda, materyal hakkında düşünmek artı nasıl saklanır, ortaya çıkarılır, anlaşılır ve nasıl üzerine inşa edilir demektir. Düşünmeyi nasıl sürekli olarak iyileştiririz anlamı çıkar.

Her öğretmenin sınıfını görsel, teknolojik materyallerle zenginleştirme imkanı olmayabilir, fakat öğrencilerinizi daha fazla üst bilişe doğru yönlendirebileceğiniz birkaç basit ipucu var:

      Her ders süresince en az bir kez öğrencilerin sorularını yanıtlamayı reddedip, onları cevabı araştırmaya yönlendirmek,
      Test, düz yazı ya da bir ev ödevinde hatanın tam olarak nerede olduğunu göstermek yerine kaç hata olduğunu söylemek ve onların, hataların her birini bulmaları için mücadele etmesini sağlamak,
      Bir ders saatini planlamalarına ve işledikleri dersi kaydetmelerine izin verin. Bir şeyi öğrenme yeteneği, onu anlayıp anlamadığımızı açık ara test etme şeklidir.(Ve yaptığımız şeyi değerlendirmeleri için daha hızlı bir yöntem yoktur).
      Yaptığınız bir testin ardından aynısını bir kez daha verin, fakat ilk olarak öğrencilerin verdiği yanlış cevaplarla doldurun. öğrenciler bu testi değerlendirip düzeltmeleri yaptıkça,(bu veriler öğretmenlerce saklanır) sadece bir işi yapmak için gereken doğru yolu değil, aynı zamanda neden birilerinin belirli hataları yapabildiğini düşünmeleri gerekecektir.

Öğrencilerinizin düşünme şekilleri hakkında ne düşünüyorsunuz?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder